28 Ağustos 2010 Cumartesi

Seninle Olmanın En Güzel Yanı Ne Biliyor Musun?


Can Yücel'in çok güzel bir şiiri.. Kavuşamayanların hatta kavuşup da hayal kırıklıkları içerisinde yüzenlerin hayallerine tercüman kelimeleri dökmüş satırlarına..

Sözlerini altta görebileceğiniz şiiri aynı zamanda videodan da dinleyebilirsiniz..










Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek...

Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?
"Seni Seviyorum" sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek...

Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...

Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.

Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?
Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana... Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek... Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.

Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak... Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.

Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?
Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek. Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.

Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?

Nereden bileceksin?

Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi... Isırmazdım dilimin ucunu... Özlemezdim seni yanımdayken.Kıskanmazdım.

Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda... Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda serhoş olmazdım.

Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize... Ve her kulaçta haykırırdım seni..

Ama sen hiç benimle olmadın ki...

Ya aklın başka yerlerdeydi ya yüreğin...




27 Ağustos 2010 Cuma

3 Rounds and a Sound


Bu şarkıyı Californication dizisinde 3. sezonun son bolumlerinden birinde, bölümün sonunda dinlemiştim ilk kez.. O kadar yumusacık, insanın ruhunu okşayan, o kadar hoş bir parça ki bu gerçekten beğenmemek elde değil..

Biraz araştırınca şarkının, 2005 yılında kurulan Blind Pilot adlı bir Amerikan folk grubunun şarkısı olduğunu keşfettim. Şarkıyla aynı adı taşıyan albümün - 3 Rounds and a Sound - neredeyse tüm şarkıları zevkle dinlenilebilir nitelikte..



Grubun resmi web sitesine buradan ulaşabilirsiniz.

Şarkıyı fizy'den dinlemek için buraya tıklayabilir ya da alttaki canlı performans videosunu da izleyebilirsiniz.

Şarkının Sözleri ise şöyle:

They're playing our song
They're playing our song
Can you see the lights?
Can you hear the hum?

Of our song
I hope they get it right
I hope we dance tonight
Before we, get it wrong

And the seasons
Will change us new
Be the best I've known
and you know me
I could not be stuck on you
If it were true

I was sleeping
My eyes were dark
Til you woke me
And told me that opening
is just the start
it was

Now I see you, til kingdom come
You're the one I want
To see me for all the stupid shit I've done

(Chorus)
Soil and six feet under
Killed just like we were
Before you knew you'd know me
And you know me

Blooming up from the ground
3 Rounds and a sound
Like whispering you know me
And you know me

So this was our song
This was our song
I still see the lights
I can see them

And the criss cross
Of what is true, won't get to us
Cause you know me
I could not give up on you

And the fog of what is right
Won't cover us cause you know me
I could not give up a fight





26 Ağustos 2010 Perşembe

Spartacus: Blood and Sand


Gerçek bir hikayeden esinlenen bu dizi Roma'nın en güçlü zamanlarında Spartacus denilen bir kölenin yükseliş hikayesini anlatıyor. Bu köle isyankarlardan ve diğer kölelerden oluşturduğu ordusuyla Roma'nın ilk direniş örgütünün başındaki adam olma ünvanına sahip.

Şu ana kadar sadece ilk sezonu yayınlanan dizi, ilk bölümden itibaren seksi ve kanı birer çekim unsurları olarak kullanarak izleyicisini ekran karşısına kilitlemeyi başarıyor. Git gide artan heyecanı ve aksiyon sahnelerinin yanında beklenmedik ölümler ve sürprizler dizinin ilk sezonunu beklentilerin çok üzerine çıkarmaya yetmiş. Sezon finali için ise denilebilecek gerçekten çok fazla söz yok, keşke her dizi böyle olsa..

Aksiyon severlerin ve eski Roma'ya ilgili olanların izlemesi gereken ve gladyatörlerin gözünden Roma tabiri için meraklıların basvurabilecekleri alternatif bir kaynak oluşturduğu kesin Spartacus:Blood and Sand'in.

Diziyi beğenenlerin ise sevineceği birkaç haberi ise buradan paylaşmakta yarar var. Spartacus'u oynayan aktör Andy Whitfield'ın kanseri yendiği ve 2. sezon çekimlerine başlanacağı gelen haberler arasında. Ayrıca 2. sezon yayınlanmadan hemen önce Spartacus: Gods of the Arena adında 6 bölümlük bir prequel'in yayınlanacağını da belirtelim..

Altta sırasıyla Spartacus: Blood and Sand'in ve Spartacus: Gods of the Arena'nın fragmanlarınılarını bulabilirsiniz..





25 Ağustos 2010 Çarşamba

Erkekler Nasıl Tavlanır?


Hep kadınların nasıl tavlanacağının konuşulduğu toplumumuzda kanayan bir yaradır aslında bir kadının bir erkeği tavlaması durumu ve bunu çoğu erkek yaşamaz. Yaşayanlar da zaten "bu ne biçim kadın ya iki bakınca hemen tanısmak istiyor" mantığıyla karşısındakine değer vermemeye başlar.. Bir arkadaştan duydum diyelim :)



Bakalım bayanlar.biz'in yazısına göre erkekleri tavlama yolları nelermis?

Erkekler kadınların gözlerini çok sever. Bunun yanında doğal güzelliği olan kadınlar makyajlı kadınlara göre daha ilgi çekicidir. Doğalken bile bakımlıymışcasına güzelseniz, her zaman üzerinizde doğal bir güzelliğiniz varsa, hiçbir zaman ter kokmuyor ya da ağız sağlığınıza dikkat ediyorsanız çok şanslısınız.

Erkeklerin aradığı kadın işte sizsiniz !

Flört etmeyi bilen kadınlar onlardan beklenen davranışları sergilemekten çok, içlerinden geldiği gibi hareket etmeyi tercih ediyor. Beğenilmek için belli bir tarzda giyinmenize, belli bir şekilde hareket etmenize gerek yok. Doğal olun, yeter.

İlk adım

Her ne kadar cesur kadınları sevdiklerini söyleseler de, erkekler seçim hakkının onlara bırakılmasını ister. Balık kovalamaca oyununu çok severler ve genelde kovalanmak değil, kovalamak isterler.

İlgi

Kesintisiz ilgi, özel olduğunu hissettirir. Her erkek kendini bulunmaz Hint kumaşı sanır. Ama bunu bir de sizin davranışlarınızdan anlarsa, ondan daha mutlu erkek olmayacaktır. Her zaman ilgi gösterirseniz, o da sizin için her şeyi yapmaya hazır olacaktır.

Yapılan bir araştırma gösteriyor ki, erkekler kadınların gülüşünü son derece erotik bulur. 100 erkeğe sevgililerinin hangi hareketlerinin onları baştan çıkardığını sorduk. Yüzde 80’i sevgililerini güldürmeyi sevdiklerini itiraf etti.

Giyinmek

Erkeklerin sadece mini etekleri ve derin dekolteleri seksi buldukları yanlış bir düşünce. Yaratıcılıklarını uyandıran her kıyafet erkekler tarafından seksi bulunur. Dökümlü kumaşlar, bacağınızı açıkta bırakan bir etek, hatlarını ortaya koyan bir bluz, erkeklerin gözünden kaçmaz. Kendinizi rahat, doğal hissettiren kıyafetler seçin.

24 Ağustos 2010 Salı

Honda Accord Reklamı

İşte mükemmel reklamlardan biri daha.. 2006 yılında çekilen bu reklamda hiç bir şekilde bilgisayar kullanılmamış. Gördüğünüz her şey olduğu gibi yani, hiç oynama yok.. Toplamda 606 kere çekilen bu reklam filminin ilk 605 denemesi çok basit ve ufak bir hata sebebiyle tekrarlanmış. Yani her şeyi 606 kez baştan kurmak zorunda kalmışlar. Toplamda 6 milyon dolar harcanan reklam filminin tamamlanması 3 ayı bulmuş. Dünyada sadece 6 adet el yapımı bulunmaktaymış ve bunların 2 tanesi bu reklam filminde kullanılmak üzere parçalarına ayrılmış. Duvarlar ve rampalar haricinde gördüğünüz her şey işte bu arabaların parçaları..

Reklamı anlatmaya kelimeler yetersiz, sadece izleyin..



23 Ağustos 2010 Pazartesi

Inception


Not: Spoiler İçerir.. Film hakkında bilgi öğrenmek istemeyenler lütfen okumasın..

Inception gösterime girdiği zamandan beri yanında bir çok tartışmalarla gündelik hayatımızı kaplamış bir film. Kimi insanlar filmin imdb'de tüm tarihin en iyi 3. filmi olarak gösterilmesinin haksızlık olduğundan bahsederken, kimileri de filmin bir başyapıt olduğu görüşünü savunuyorlar. Film üzerine oluşan genel kanı ise filmin çok başarılı bir film olmasına rağmen tüm zamanların en iyi 3. filmi olmadığı fakat ilk 10-15 e rahatça girebeleceğine yoğunlaşmış durumda.

Filmde bazı mantık hataları da mevcut ama izleyiciler tarafından görmezden gelinebilecek hatalar bunlar. Mesela "kick" olayı var. Filmin başında Leonardo DiCaprio'nun 2. kademedeki rüyadan 1.'ye geçerken küvetin içine düşüp ıslandığında anca uyanabildiğini görüyoruz. Hatta rüyada camlar patlayıp her yer su içersinde kalıyor falan.. Öte yandan filmin ilerleyen zamanlarında bize "kick" in yere çarpmaktan oluşan bir uyanma methodu değil de "beyincik"in düşme hissi sonucu insanı uyandırması olduğunu açıklıyorlar, buradaki en net örnek ise uçağa gitmeden yaptıkları denemelerde insanları sandalyeden ittikleri zaman daha yere çarpmadan uyanıp yere öyle düşmeleri.

Bir çok insan bunu ufak bir problem olarak görebilir. Yani ha Leonardo'nun rüyasına su girmiş ha girmemiş.. Fakat asıl problem burada değil zaten, problem minibüsün düşme sahnesindeki "kick"de. Çünkü ilk kick'i kaçırdık haydi ikincisine yetişelim gibi bir durum ne yazık ki yukarıdaki verilerden yola çıkarsak pek de mümkün değil. Minibüs ne zaman ki uçar köprüden, sen boşluk hissine kapıldığın için uyanırsın bu bu kadar basit..

Bundan başka, filmin eleştrilebilecek ikinci bir kısmı ise Leonardo Di Caprio ve eşini canlandıran Marion Cotillard'ın "limbo"ya ulaşma ve dönüşleri. Tamam güzel anlatmışsın gittik döndük diye, hatta dönüşünü trenin altında kalmaya bağlamışsın o da tamam fakat bu limbo(!)ya ulaşmak için 3-4 kat rüyaya gürmek gerekmiyor mu? Evet öyle.. Uyanmak için de bütün kicklerin senkronize olması gerekmiyor mu? Bu da evet.. E o zaman bir tek trenin altında kalmakla uyanamazsın. Nasıl bir kick zinciri oluşturduklarına hiç değinmemiş yönetmen Nolan, ki bence böyle bir kick zinciri de yok..

Son olarak eleştrilmesi gereken şey ise insanların birbirlerinin rüyalarına girmesini sağlayan makine. Tamam bilimkurgu farkındayız da azıcık da olsa makinenin üstünde durulup, yüzeysel de olsa hakkında bilgi verilebilirdi. Onu geçtim yakın plandan incelememize yetecek kadar süren bir görüntü bile eklenebilirdi. Merak ettim makineyi ya :)

Gelelim sonuna, topaç düştü mü düşmedi mi tartışmalarına yani.. Bu konu hakkında çeşitli teoriler olmasına rağmen en sağlamı "The Ring" teorisi. Bu teori diyor ki, Leonardo DiCaprio'nun rüyada olduğunu kesin olarak bildiğimiz her sahnede yüzük parmağındayken, uyanık olduğunu kesin olarak bildiğimiz sahnelerde ise yüzük parmağında değil. Buradan yola çıkarak, filmin sonunda Leonardo DiCaprio'nun parmağında yüzük olmadığını görenler bunun bir rüya olmadığını ve topaçın düştüğünü savunuyorlar. Ayrıca filmin credits kısmında topaçın düşme sesini duyduğunu savunan izleyiciler de mevcut. Fakat bence filmin sonu rüya ve elinde artık yüzük olmaması, karısını tamamen iç dünyasından atabilmesine bağlı. Karısıyla bağlantısı koptuğu için yüzük yok oldu. Çocuklarının üzerinde hep hayallerinde düşündüğü elbiselerin olması da filmin sonunun rüya olduğu görüşünü güçlendirmekte. Hangi teoriye inanacağınız haliyle tamamen size kalmış..

Filmin izleyicisine mükemmel bir görsel şölen sunduğundan bahsetmeye gerek bile yok sanırım. Zaten herkesin filmin mükemmelliğinden konuştuğu bir ortamda filmi tekrar tekrar övmeye gerek olmadığını düşünüyorum. Kendi fikrim de filmin mükemmele yakın bir film olduğu yönünde fakat insanların filmin diğer yönlerini de görmesini isterim.

Film gösterime girdikten bir süre sonra, hakkında çalıntı olduğuna dair iddialar yükseldi. Denilenlere göre Christopher Nolan filmi 2004 yılında çıkan bir Donald Duck çizgi romanından almış. İlgili makaleyi buradan, ilgili çizgi romanın tamamına ise buradan ulaşabilirsiniz.

Film karışık bir film, iç içe rüyalar falan var ya bir çok insan rahatça takip edemediğinden yakınıyor. Böyle Çok Hücreliler için mükemmel bir timeline mevcut. Anlayan anlamayan herkesin bir göz atmasını tavsiye ediyorum.. Timeline'a buradan ulaşabilirsiniz..

Unutmadan, filmde minibüs kovalamacasının olduğu ilk rüyada yağmur yağmasının sebebinin Yusuf'un çişinin gelmiş olması olduğunu da eklemekte fayda var :) Bence hoş bir ayrıntıydı fakat altyazıları okurken kaçırmış sanırım bazıları..

Filmin fragmanına pek ihtiyacınız kalmadı bu kadar şeyi okuduktan sonra :) O yuzden sizi kamera arkası görüntüleriyle başbaşa bırakıyorum. İyi Seyirler..



12 Ağustos 2010 Perşembe

Shawn Farquar

Shawn Farquar, 1962 doğumlu ve çeşitli sihirbazlık dallarında çok ciddi ödüllerin sahibi biri.. Geçenlerde bir videosu düştü elime ve gerçekten gözlerimi alamadım.. İzlerken de "nası ya?" oluyorsunuz fakat özellikle sonu gayet imkansız bir şeye benziyor =) Farquar'a bu videosunda Sting'in meşhur şarkısı Shape of My Heart eşlik ediyor. Kendisinin de dediği gibi eğer şarkıyı biliyorsanız bir sonraki hareketi biliyorsunuz demektir..



Not: Pazartesiye kadar birşey yazamayacağım çok hücreliler çünkü A.D. tatile kaçar.. Her zaman cokhucreli@hotmail.com adresinden mail atabilirsiniz benimle iletişime geçmek isterseniz.. Görüşmek üzereee =)

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Yaşamaya Dair


Nazım Hikmet Ran'ın bir şiiri bu.. Yaşamaya Dair.. Çok güzel, çok hoş, çok doğru bir şiir. Fazıl Say'ın muhteşem piyano seslerine bir de Genco Erkal eşlik edince bu şiiri okumak için, ruhunuzu okşuyor adeta şiirin akıp giden dizeleri.. İlgili videoyu aşağıdan izleyebilirsiniz..











Yaşamaya Dair

Yaşamak şakaya gelmez,
Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
Bir sincap gibi mesela,
Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
Yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,
Yani o derecede, öylesine ki,
Mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
Yahut kocaman gözlüklerin,
Beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
İnsanlar için ölebileceksin,
Hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
Hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
Hem de en güzel en gerçek şeyin
Yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
Yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
Yaşamak yanı ağır bastığından.

Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
Yani, beyaz masadan,
Bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
Biz yine de güleceğiz anlatılan bektaşi fıkrasına,
Hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
Yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
En son ajans haberlerini.

Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
Diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
Yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
Fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
Belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

Diyelim ki hapisteyiz,
Yaşımız da elliye yakın,
Daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
İnsanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
Yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
Hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

Bu dünya soğuyacak,
Yıldızların arasında bir yıldız,
Hem de en ufacıklarından,
Mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
Yani bu koskocaman dünyamız.

Bu dünya soğuyacak günün birinde,
Hatta bir buz yığını
Yahut ölü bir bulut gibi de değil,
Boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
Zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

Şimdiden çekilecek acısı bunun,
Duyulacak mahzunluğu şimdiden.
Böylesine sevilecek bu dünya
"Yaşadım" diyebilmen için...




10 Ağustos 2010 Salı

Star Wars: The Force Unleashed 2


Bugünkü konumuz PlayStation tutkunlarının çok büyük bir kısmını yakından ilgilendiriyor.. Hatta milyonlarca Star Wars hayranı için de bu oyunun büyük önemi var. Çünkü ilk oyun, aynı adı taşıyan kitaptan alıntıyken bu defa Lucas Arts karşımıza hiç bilinmedik bir senaryoyla çıkıyor..

Star Wars: The Force Unleashed'i oynayanlar bilirler, oyunun sonunda -basite indirgemek gerekirse- iyiyle kötü arasında bir tercih yapıyorduk ve de tercihimize göre alternatif sonlardan biriyle bitiyordu oyun. Yeni gelen oyun ise bu iki sonu da tam anlamıyla takip etmiyor çünkü bir sonda ölüyorsunuz, diğerinde ise yeni darth vader oluyorsunuz.. Fakat yeni oyunun fragmanından da anlayabileceğimiz gibi zincirlerle bağlanmış bir biçimde buluyoruz kendimizi. Ayrıca fragmanın sonunda herkesi çok ilginç bir sürpriz de bekliyor..

Görsel olarak kendini zaten olması gerektiği gibi çok geliştirmiş olan Star Wars: The Force Unleashed 2, aynı zamanda oynanabilirliği de hayli artırmış. Bu değişikliklerin içerisinde en göze batanları ise çift elle lightsaber kullanabilme özelliği, force fury modu( God of War'daki gibi bir mod olacak diye tahmin ediyorum), çok daha fazla kombo çeşidi, Tie-Fighter kullanabileceğimiz oyun içi bir bölüm ve de mind-trick (düşmanın zihnini kontrol edebilme özelliği)..

Pain Unleashed, Truth Unleashed, Fury Unleashed, Anger Unleashed sözleriyle sizi karşılayan oyunun bence son derece başarılı olan internet sitesine buradan ulaşabilirsiniz..

Oyun içi fotoğraflardan oluşan slayt gösterisini ve oyunun fragmanını -ki fragmanı bence tek kelimeyle inanılmaz..- aşağıda bulabilirsiniz. Resimleri detaylı incelemek isteyen Çok Hücreliler buraya tıklayabilirler.

Son olarak oyunun 26 Ekim'de raflardaki yerini alacağını belirtmekte fayda var. Kendi adıma konuşmak gerekirse, sabırsızlıkla beklediğim oyunlardan biri..






9 Ağustos 2010 Pazartesi

Like Only a Woman Can


Brian McFadden adında bir şarkıcı seslendirmektedir "Like Only a Woman Can" şarkısını.. Aynı zamanda şarkının söz yazarı da kendisidir. Hayatının en kötü döneminde, her şey darmadağın olmuşken hayatına girip, kendisine çeki düzen veren sevgilisi Delta Goodrem için yazmış Brian McFadden bu şarkıyı ve de sevgilisine adamış.. Aynı zamanda geçmişteki hatalarımı kabul edip geleceğe ümitle bakmasını da sağlamış bu şarkı.

2007 yılında, sanatçının ikinci albümü olan Set in Stone'un içerisinden bir single olarak yayınlanmış bu parça.. Yayınlanır yayınlanmaz da İrlanda'da birinci pozisyona yerleşmiş.

Şarkı bence çok ama çok güzel. Sözleri ise bir o kadar anlamlı. Her Çok Hücreli'nin hayatına böyle biri girmesi dileklerimle..

Klibini youtube dan bulabildim. Eğer youtube'a giremiyorsanız buraya tıklayarak da şarkıyı dinleyebilirsiniz.

Şarkının klibini ve sözlerini aşağıda bulabilirsiniz..,

I wasn't perfect
I've done a lot of stupid things
I'm still no angel
I wasn't looking for forgiveness
Wasn't laid out by my pride
Shocked by her attention
And someone signed me up for love
I didn't want it
And now I can't live without it

She changed my life
She cleaned me up
She found my heart
Like only a woman can
She pulls me up
When she knows I'm sad
She knows her man
Like only a woman can

She's kind of perfect
She's kind of everything I'm not
Yeah, she's an angel
And it's amazing how she's patient
Even more at times I'm not
She's my conscience
And who decided I'd be hers
I wanna hate them
Cos now I can't live without her

She changed my life
She cleaned me up
She found my heart
Like only a woman can
She pulls me up
When she knows I'm sad
She knows her man
Like only a woman can

Like only a woman can
And who decided I'd be hers
I wanna hate them
Cos now I can't live without her

Oh, and she changed my life
She cleaned me up
She found my heart
Like only a woman can
She pulls me up
When she knows I'm sad
She knows her man
Like only a woman can

Like only a woman can
Like only a woman can
Like only a woman can


8 Ağustos 2010 Pazar

Psikolojik Oyunlar


Herkesin herkes üzerinde küçük ya da büyük etkisinin olduğu yadsınamaz bir gerçek. Çoğu insan farkında olmadan karşısındakini etkileme metodlarını kullanırken, bir kesim ise eğitimli ve bilinçli bir şekilde karşısındakini etkilemeyi başarıyor.

Birini etki altında bırakmanın en etkili yolu ise etkilemek istediğimiz insanın duvarlarını yıkarak, vermek istediğimiz mesajı o insanın bilinçaltına yerleştirmek. Bunu en iyi biçimde yapmak ise kişiyi aşırı yüklemekten geçiyor. Peki bu aşırı yükleme dediğimiz şey nasıl olur? Hakan Mengüç aşırı yüklemeyi şu şekilde özetliyor..

"Mesela yanımdaki birini ayağa kaldırsam ve “200′den geriye üçer üçer sesli biçimde saymanı ve sen bu sayıları sayarken ben de senin omuzlarından tutup seni etrafımda döndüreceğim” dersem ona aşırı yükleme yapmış olurum. Çünkü tüm temsil sistemlerini harekete geçirmiş olurum, 100′den geriye üçer üçer saymak için zihninde canlandırma yapar, (görsel) aynı zamanda bunu yüksek sesle söylediği için işitsel temsil sistemi de meşguldür ve son olarak ben omuzuna dokunup onu etrafımda döndürerek dokunsal temsil sistemini meşgul etmiş olurum.

İşte kişi burada aşırı yüklenmiş olur ve benim söylediğim diğer bütün sözler direk bilinçaltına gider. (gevşeyeceksin, şunu yapacaksın vs. vs.)

Bazı satıcılar bunu bilmeden yapar. (bazıları da bilerek) Karşınızda sürekli konuşur, bir ondan bir bundan bahseder artık sonunda onu anlayamaz bir duruma gelirsiniz ve alırsınız..

Geçende bir ayakkabı boyacısı resmen bana aşırı yükleme metodunu uyguladı. “Kardeş bakar mısın? Sigaran var mı?” diye lafa bir girdi, sonra bla bla o konudan bu konuya ordan kardeşine ordan ‘ben aslında ayakkabı boyacısı değilim de, annem hasta’ vs. vs. Eğer ben uyguladığı yöntemi bilmeseydim ve yüzünde açıkça görülen yalan ifadelerini yakalayamasaydım kandırılabilirdim."


Aşırı yüklemenin aşağıdaki videoda bir örneğini bulabilirsiniz. Derren Brown adlı mentalist, rastgele seçtiği bir kişinin göz göre göre saatini, cüzdanını ve kravatını çalmasına rağmen çocuk hiçbir şeyin farkına varamıyor.

Derren Brown'un linkinden ise konuyla ilgili çeşitli kaynak ve makalelere ilgilenenlerin ulaşması mümkün..

7 Ağustos 2010 Cumartesi

Lion Man


Kevin Richardson'ın lakabı bu: Lion Man.. Gerçi Lion King veya Lion Guy da diyen bir kesim mevcut kendisine.. Sanırım dünyada bu lakapları daha fazla hakeden herhangi biri yok. Çünkü Kevin Richardson, 1 yaşından büyük tüm kedigillerle "kanka" olabilmeyi başarabilen çok özel biri. Üstelik de hayvanat bahçesine kapatılmış veya ehlileştirilmiş olanlarla değil. Doğal ortamda karışıyor aslanların, sırtlanların arasına.. Onlarla oyunlar oynuyor, elini kolunu ağızlarına sokuyor, onlarla uyuyor, onları kaşıyor.. Kısacası onlardan biri, bir aslan oluyor.. O kadar güzel zaman geçiriyor ki onlarla, Richardson'ı kıskanmamak, onun yerinde olmayı dilememek mumkun değil..

Bu çok özel adamın internetten bazı pozlarını buldum siz Çok Hücreliler için. Aşağıda slayt gösterisi biçiminde de izleyebileceğiniz resimleri tek tek incelemek istiyorsanız buraya tıklayabilirsiniz..



Ayrıca merak edenler için 7 dakikalık bir videosunu da paylaşıyorum ki doya doya izleyin.. Hayran kalacaksınız..



6 Ağustos 2010 Cuma

Lost


Efsane statüsüne ulaşmış olan Lost'un, bu statüsünü kendi elleriyle darmadağın edip hayran kitlesini hayal kırıklığı içinde bırakmasının üzerinden yaklaşık 2 ay geçti. Bu sefer ise, bu bağımlılık yaratan seri DVD baskılarıyla karşımızda olacak. Hem 6.sezon DVD'si hem de 6 sezonun tümünü içeren Box Set'leri 24 Ağustosta Amerikada raflardaki yerini alacak.

Amazon.com
dan bu DVD leri almak isteyen veya baskıları incelemek isteyenler aşağıdaki ilgili linklere tıklayabilirler.




Season 6 - Blu-Ray

Season 6 - DVD

Complete Collection

DVD Release - USA (38 Disks)

Blu-Ray - USA (36 Disks)
DVD - UK (38 Disks)


Peki bu DVD baskılarında ekstra olarak ne var? Setlerden resimler, oyuncularla röportajlar, yazarlarla söyleşi gibi bilindik ve pek cezbetmeyen ekstralara içinde zaten var. Lost hayranlarını asıl ilgilendiren şey ise 12 dakikalık ekstra bölüm olmalı. Bu 12 dakikalık ekstra bölümün adı "The New Man in Charge". Bu bölüm, 6.sezonun sonunda Jack'in Hurley'e bıraktığı adayı yönetme görevini, Hurley ve Ben'in nasıl idare ettiklerini ve neler yaptıklarını anlatacak.

Bu ekstra bölümün sneak peak i ise geçen gün yayınlandı. Merak edenler aşağıdaki videodan izleyebilirler..

11 dakika 56 saniye suren tum bolumu ise facebook sayfamızdan izleyebilirsiniz.. Facebook sayfamıza buradan ulaşabilirsiniz..







5 Ağustos 2010 Perşembe

Lieken Urkorn

Reklamları çok ciddiye alırım ben. Yaratıcı reklamlar kadar takdir ettiğim, izleyenleri ise salak yerine koyup iki aptal espriyle işi götürmeye çalışan kalitesiz reklamlar kadar da nefret ettiğim şey yoktur. Reklam dediğimiz şeyin kalitesi, kendisine verilen kısacık zaman diliminde beynimize işleyebilecek olmasıyla ölçülüyorsa, izleyiciyi aptal yerine koymayıp yaratıcı fikirlerle onların karşısına çıkan reklamların kalite basamaklarında üst sıralarda olması gayet normaldir.

Lieken Urkorn diye bir ekmek firması reklam yapmış. Basit, düz, herkesin anlayabileceği gibi, akıcı yani çok ama çok başarılı.. Reklamı aşağıdan izleyebilirsiniz..

Vidivodo.com :   Etiket:

3 Ağustos 2010 Salı

Bed Intruder Song

The Gregory Brothers adındaki internet sitesinden bir video yolladı gecen gun bir arkadasım. Bu Gregory Brothers gitmiş, WAFF adındaki bir haber kanalının, uyanınca yatağında yatan bir tecavüzcü goren kadınla ve ailesiyle yaptığı röportajı şarkıya çevirmiş... Benim gördüğüm en başarılı remixlerden =)

Orjinal haber videosunu izledikten sonra remixi izlemenizi tavsiye ederm. Böylece şarkıya daha hakim olmanız mumkun..

Bu arada kafa sallayışlarına bitiyorumm =))

Orjinal:



Remix:

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Bekleyen ve Beklenen


Necip Fazıl Kısakürek'in şiirleridir bunlar. Birbirlerine cevap olarak yazmıştır belki şair, ya da tamamlaması için.. Kim bilir..

Beklenen ve Bekleyen... Hayat zaten bu ikisi üzerine kurulmuştur aslında. İnsan kendine göre hep birilerini bekleyen olur.. Fakat bizim için bekleyen biri de olduğu gerçeğini yani beklenen konumuna geldiğimizi hiçbir zaman göremeyiz.

Beklenen olup mutlu olacağımıza, bekleyen olur hayata kuseriz..

Blogumuzu bugun usta şaire bırakıyoruz..


Bekleyen


sen kacan bir urkek ceylansin dagda,
ben peşine duşmüş bir canavarım!
istersen dünyayı çağır imdada;
sen varsın dunyada, bir de ben varım!

seni korkutacak geçtiğin yollar,
arkandan gelecek hep ayak sesim.
sarıp vücudunu belirsiz kollar,
enseni yakacak ateş nefesim.

kimsesiz odanda kış geceleri
için ürperdiği demler, beni an!
de ki; "o"dur sarsan pencereleri,
de ki; rüzgar değil, "o"dur haykıran!

göğsümden havaya kattığım zehir,
solduracak bir gül gibi ömrümü.
kaçıp dolaşsan da sen şehir şehir,
bana kalacaksın yine son günü.

Ölürsün...kapanır yollar geriye;
ben mezarda sırdaş olur beklerim.
varılmaz hayale işaret diye
toprağında bir taş olur beklerim...



Beklenen


ne hasta bekler sabahı,
ne taze ölüyü mezar,
ne de şeytan bir günahı,
seni beklediğim kadar.

geçti istemem gelmeni,
yokluğunda buldum seni;
bırak vehmimde gölgeni,
gelme, artık neye yarar?

1 Ağustos 2010 Pazar

Kadınları En Güzel 10 Şehir


Dünya çapında yapılan bir ankete göre hangi şehirlerde yaşayan kadınların daha çekici ve güzel olduğu bulundu. Evet Çok Hücreliler, işte dünyanın en güzel kadınlarının toplandığı ilk on şehir.. ( Türkiye tabiki yok =) )






10. Amsterdam, Hollanda

Hollandalı kadınlar bir çok açından şaşırtıcıdır. Modayı sıkı takip ederler. Abartısız, eğlenceli ve güzeldirler. Erkeklerin uzun zaman boyunca beraber olmak isteyebileceği kadınlardır.

9. Tel Aviv, İsrail

İsrail dünyadaki en iyi görünüşe sahip kadınların olduğu diğer bir ülkedir. Belki de İsrail’in bu özelliği, yeşil gözlü çekici kadınların burada yaşamasından dolayıdır. Kim bilir?


8. Montreal, Kanada

Fransa’nın mükemmel tadı ve Kanada’nın müsait konumu... Montreal kesinlikle en güzel kadınların dolu olduğu şehirlerden biri. Moda ile yakından ilgili birçok üniversiteli, kolejli kadınlar var. Vücutlarına ve kendilerine gereken özeni çok iyi gösteriyorlar. Uluslararası arenada aşk dili olarak kabul edilen Fransızcayı konuşması da bu bölgede yaşayan kadınların en olumlu özelliklerinden bir tanesi.


7. Caracas, Venezuela

Kayıtlara göre Venezuela en çok dünya güzeli tacını alan kadının olduğu ülke. Özellikle başkent birçok güzel kadınla dolu. Öyle ki; başkent Caracas’ta yaşayan kadınlar Brezilyalı kadınları en sıkı rakipleri olarak görüyorlar.


6. Moskova , Rusya

Rusya en iyi kadınların olduğu bir ev gibidir. Bu sadece onların uzun sarışın ve mavi gözlü olması gibi klasik bir hikayeden kaynaklanmıyor. Onları daha da çekici kılan özellik hiç kuşkusuz arkadaş canlısı olmalarıdır.


5. Los Angeles, Kaliforniya

Los Angeles kadınlarını tarif etmek isterseniz, kendinizi kelimelerin tükendiği bir denizin içinde bulursunuz. Los Angeles kadınları görebileceğiniz diğer kadınlardan başka bir seviyededir. Sanki ABD’nin bütün güzel insanları burada toplanmıştır. Bütün harika insanların yaşamak ya da çalışmak için bir araya geldiği bir yerdir.


4. Varna, Bulgaristan

Bulgaristan herhangi bir uyuşturucu yasasının olmadığı, ucuz votkasıyla meşhur, sahillerinde mekanik boğaların ve su kaydıraklarının yer aldığı ve sınırsız doğal güzelliklere sahip bir ülkedir. Buradaki kadınlar vücutlarına büyük bir özen gösterirler. Çekicilik ve güzellik buranın kadınlarında bulunan en önemli özelliktir.


3. Buenos Aires, Arjantin

Buenos Aires’in kadınları kendileriyle barışık doğal ve güzel kadınlardır. Bu şehirde neredeyse her kadın keşfedilmeyi bekleyen bir maden gibidir. Partiler, efsanevi barlar, eğlenceli ve güzel insanlarla dolup taşmaktadır.


2. Kopenhag, Danimarka

Kopenhag kadınları dünya üzerinde en kolay yaklaşabileceğiniz kadınlardır. Bunun yanında seks konusunda da diğer birçok ülkeden çok daha özgürdürler. Bara gidip bir iki kadeh içmek için hiç tereddüt etmezler. Oldukça da güzel kadınlardır.


1. Stockholm, İsveç
Stockholm’deki her kadın hayret verici güzelliğe sahiptir. Stockholm kadınları kendilerini ve çevresindekileri nasıl eğlendirmesi gerektiğini çok iyi bilir. İyi eğitimli ve arkadaş canlısıdır. Eğer imkanınız varsa İsveç’i mutlaka ziyaret etmelisiniz!


Şehirlerde yaşayan örnek kızları aşağıdan 10 dan 1 e doğru sıralanmış bir biçimde slaytlardan görebilirsiniz. Ya da tek tek incelemek istiyorum diyorsanız buraya tıklayabilirsiniz.