21 Haziran 2011 Salı

Ezel: Son Oyun


***Spoiler İçerir***

******Spoiler******

Hala burayı okuyosan demek ki ya inatla dizinin sonunu öğrenmek için ya kaşınıyosun ya da izlemişsin burada yazılanları merak ediyorsun =) Başlayalım o zaman..

Herşeyden önce bence gerçekten güzel bir final, akıllı bir "son oyun" izletti bize senaristler. Deniz feneri sahnesinin ucunu açık bırakarak ise herkesin istediği sonu kendine göre çekmesini istediğiler 2 senelik serüvenin son satırlarından...

Cengiz'in ölümü, Eyşan'ın kurtarılamaması, Ezel'in çaresizliği... Mükemmel oynamış her bir oyuncu, her biri - Eyşan bile - en iyi şekilde rol yapmış bu sefer. Bu kadar duygu selinin, farklı duyguların patlama yaptığı bir bölümde tüm oyuncuların sırıtmadan oynayabilmesi gerçekten büyük başarı, ayrı ayrı kutlamak lazım herkesi.

Dizi bitti bitmesine de en sondaki deniz feneri sahnesiyle bir bilinmezlik bıraktı izleyicilerine.. Ben ortada bir bilinmezlik olmadığına inanan kesimdenim aslında, o kapıyı açan ÖMER'di.. Ezel'i öldürmüş, Ezel'li hayatı bir kenara bırakmış ve çocuğunun 20 yaşına gelmesini sakince bekleyen ve oğluyla, Can'ıyla kavuşmayı bekleyen bir Ömer Uçar.

Dayı'nın son sözüyle başlamak lazım anlamaya çalışmaya, çünkü asıl bilinmezlik o sözün içerisinde gizli..

"Herşeye rağmen, herşey bittiğinde, Ezel aşkın kazanacağını, adaletin yerini bulacağını zannediyordu... Ama mutlu sonlar hikayelere mahsus... Benim anlattığım hikayeyse çoktan bitti, sonrasında yaşananlar hiç olmadı.. Çünkü gerçek hayatta ölüler bizlerle konuşmaz, aşk intikamdan güçlü değildir, herşeyi affedecek güçte arkadaşlıklar yoktur yaşadığımız yerlerde... Gerçek hayatta babalar ve oğullar ölümü yenerek kavuşamazlar birbirlerine, kavuşabilirler mi?"

Dayı'nın işte bu son sözleri aslında o zarftan çıkan, Dayı'nın Ezel için Can'a okunsun diye yazdığı hikayenin son satırlarından başka birşey değil. Zaten son sahnede Can motorundan indiğinde görebiliyoruz Dayı'nın zarfını..

Olay örgüsü ise şu şekilde gelişmiştir aslında.. Yıllar geçtikçe Can'a hediyeler verildikçe ve her sene hikayenin bir kısmı okundukça Can gerçek babasının kim olduğunu öğrenmeye başlar. 20 yaşına geldiğinde ise artık hikayenin sonuna gelinmiş ve son satırları Azad, Can'a okurken deniz fenerinin anahtarını da ona vermiştir. Dayı'nın benim anlattığım hikaye çoktan bitti demesinin sebebi yaklaşık 10 sene önce yaşanmış bir hikayeden, Ezel'in hikayesinden bahsetmesi.. Sonrasında yaşananlar hiç olmadı demesinin sebebi Ezel'in hikayesinin bir başı ve sonu olmaması.. Gerçek hayatta olmayacak şeyleri sayması ise kendisinin mektubuna ölülerin konuşması olarak gönderme yapmasından da anlaşılabileceği üzere aslında o hikaye esnasında gerçekten olmuş şeyler.. Ve gelelim son cümleye... Son cümle bu bilgilerin ışığında alenen Can'a git babanla anahtarını aldığın yerde buluş demek, baba ve oğul ölümü yenerek kavuşsun demek.. Can da aynen bunu yapıp babasının yanına gidiyor ve aslında Ezel'in hikayesi mutlu sonla bitiyor..

O kapıdakinin Ömer olduğuna dair mektuptan sonraki en önemli kanıt ise kafasını kaşıma hareketi. Özellikle ilk sezonda (ilk bölümün son sahnesi, 3. bölümde maskeli balo sahnesi gibi) gözümüze bariz bir biçimde sokulan Ezel'in karakteristik hareketi bu hareket. Kapıyı açan adamın da aynı hareketi yaptığını rahatça görebiliyoruz.

Peki eğer böyleyse trende ne oldu? O yüzüğün içerisinde ne vardı? Kalp atışlarını minimum seviyeye getiren, insana sanki ölmüş süsü verebilen ilaçlar piyasada mevcut. Ezel o yüzüğün içinden işte bu tarz bir ilaç içti. O da öleceğini sanıyordu fakat Dayı, Ezel'in intihar edebileceği bir noktanın gelebileceğini öngörüp Ezel'in hayata bir şans daha verebilmesini sağlamak amacıyla Ezel'i kandırdı..

Son Oyun, Dayı'nındı...


***Spoiler İçerir***

******Spoiler******

1 yorum:

paticanlar dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.