26 Haziran 2011 Pazar

"Koç"suzluğa...


Belki de "..."suzluğa olmalıydı başlık çünkü benimle birlikte mezun olan 850 kişinin tamamı da o üç noktanın yerine beş koca yılı sığdırdılar...

"Son" yazanlar olur o üç noktanın yerine. İyi-kötü tüm yaşanmışlıklarını kalplerinde götürecekleri yer orasıdır çünkü.. Mezuniyet gecesinde kadehlerini onun şerefine kaldırıp dudaklarından tek bir kelime dökülmüştür belki de:

Sonsuzluğa..

"Aşk" ile doldurmak isteyenler olabilir boşluğu.. Beş senede çok acımıştır belki de bunların canı, çok çekmişlerdir aşktan, aşık oldukları insanlara verdikleri sınırsız şanslardan, paramparça olmuş kalplerini bir bütünmüş gibi göstermeye çalışmaktan.. İşte bunlar kendilerine bile itiraf etmeye çekindiklerinden, masadaki kadehler ne için kalkarsa kalksın hep içlerinden hep sessizce ve hep aynı şeyi fısıldarlar:

Aşksızlığa..


"Kimse" koysak nasıl olur peki? Beş senedir kardeş bellediği tüm arkadaşlarıyla her gece aynı tabaktan yemek yemeye alışmış kişiler belki de bu kelimeyi koymak isterler. Bilirler ki okullarının o siyah demir kapısından dışarı adımlarını attıklarında kalabalık içerisindeki yalnızlardan biri olacaklardır, dertlendiklerinde alt odaya inemeyecek veya triplerini çekeceklerini bildikleri arkadaşlarına sataşamayacaklardır.. İşte bunlar mezuniyet kadehlerini kaldırdıklarında tek kelime dahi edemezler çünkü her kelime boğazlarında birer yumruya dönüşüp canlarını acıtır, gözleri konuşur onlar yerine ve haykırırlar artık yaşlarla ıslanmış bir halde:

Kimsesizliğe..

Üniversiteden ayrıldıkları gün bilinmezliklerle karşılaşacaklar da kaldırdılar kadehlerini.. Kimisi askerliğe gitmeye hazırladı kendini daha okula ilk adımını attığı anların hatıraları belleklerinden silinmeden kimisini ise iş bulabilme stresi sardı. Sondan korksalar da söylüyorlar işte, hem başka çareleri mi var?

Belirsizliğe..


Diğer kelimeler de yerlerini almak isterler bu boşlukta, dökülmek isterler farklı farklı dillerden: Belki Tükenmişliğe, Bitmişliğe, Çaresizliğe kaldırır kimisi kadehini belki de Haksızlığa, Yoksunluğa, Zamansızlığa..

Ama ben tek bir şeye kaldırdım kadehimi dört gün önce, tek bir şey fısıldadım hayata; kadehimden aldığım yudumlar içime oluk oluk akan gözyaşlarıma dönmeden hemen önce, gürültüde eriyen sesimle..

"Koç"suzluğa..

21 Haziran 2011 Salı

Ezel: Son Oyun


***Spoiler İçerir***

******Spoiler******

Hala burayı okuyosan demek ki ya inatla dizinin sonunu öğrenmek için ya kaşınıyosun ya da izlemişsin burada yazılanları merak ediyorsun =) Başlayalım o zaman..

Herşeyden önce bence gerçekten güzel bir final, akıllı bir "son oyun" izletti bize senaristler. Deniz feneri sahnesinin ucunu açık bırakarak ise herkesin istediği sonu kendine göre çekmesini istediğiler 2 senelik serüvenin son satırlarından...

Cengiz'in ölümü, Eyşan'ın kurtarılamaması, Ezel'in çaresizliği... Mükemmel oynamış her bir oyuncu, her biri - Eyşan bile - en iyi şekilde rol yapmış bu sefer. Bu kadar duygu selinin, farklı duyguların patlama yaptığı bir bölümde tüm oyuncuların sırıtmadan oynayabilmesi gerçekten büyük başarı, ayrı ayrı kutlamak lazım herkesi.

Dizi bitti bitmesine de en sondaki deniz feneri sahnesiyle bir bilinmezlik bıraktı izleyicilerine.. Ben ortada bir bilinmezlik olmadığına inanan kesimdenim aslında, o kapıyı açan ÖMER'di.. Ezel'i öldürmüş, Ezel'li hayatı bir kenara bırakmış ve çocuğunun 20 yaşına gelmesini sakince bekleyen ve oğluyla, Can'ıyla kavuşmayı bekleyen bir Ömer Uçar.

Dayı'nın son sözüyle başlamak lazım anlamaya çalışmaya, çünkü asıl bilinmezlik o sözün içerisinde gizli..

"Herşeye rağmen, herşey bittiğinde, Ezel aşkın kazanacağını, adaletin yerini bulacağını zannediyordu... Ama mutlu sonlar hikayelere mahsus... Benim anlattığım hikayeyse çoktan bitti, sonrasında yaşananlar hiç olmadı.. Çünkü gerçek hayatta ölüler bizlerle konuşmaz, aşk intikamdan güçlü değildir, herşeyi affedecek güçte arkadaşlıklar yoktur yaşadığımız yerlerde... Gerçek hayatta babalar ve oğullar ölümü yenerek kavuşamazlar birbirlerine, kavuşabilirler mi?"

Dayı'nın işte bu son sözleri aslında o zarftan çıkan, Dayı'nın Ezel için Can'a okunsun diye yazdığı hikayenin son satırlarından başka birşey değil. Zaten son sahnede Can motorundan indiğinde görebiliyoruz Dayı'nın zarfını..

Olay örgüsü ise şu şekilde gelişmiştir aslında.. Yıllar geçtikçe Can'a hediyeler verildikçe ve her sene hikayenin bir kısmı okundukça Can gerçek babasının kim olduğunu öğrenmeye başlar. 20 yaşına geldiğinde ise artık hikayenin sonuna gelinmiş ve son satırları Azad, Can'a okurken deniz fenerinin anahtarını da ona vermiştir. Dayı'nın benim anlattığım hikaye çoktan bitti demesinin sebebi yaklaşık 10 sene önce yaşanmış bir hikayeden, Ezel'in hikayesinden bahsetmesi.. Sonrasında yaşananlar hiç olmadı demesinin sebebi Ezel'in hikayesinin bir başı ve sonu olmaması.. Gerçek hayatta olmayacak şeyleri sayması ise kendisinin mektubuna ölülerin konuşması olarak gönderme yapmasından da anlaşılabileceği üzere aslında o hikaye esnasında gerçekten olmuş şeyler.. Ve gelelim son cümleye... Son cümle bu bilgilerin ışığında alenen Can'a git babanla anahtarını aldığın yerde buluş demek, baba ve oğul ölümü yenerek kavuşsun demek.. Can da aynen bunu yapıp babasının yanına gidiyor ve aslında Ezel'in hikayesi mutlu sonla bitiyor..

O kapıdakinin Ömer olduğuna dair mektuptan sonraki en önemli kanıt ise kafasını kaşıma hareketi. Özellikle ilk sezonda (ilk bölümün son sahnesi, 3. bölümde maskeli balo sahnesi gibi) gözümüze bariz bir biçimde sokulan Ezel'in karakteristik hareketi bu hareket. Kapıyı açan adamın da aynı hareketi yaptığını rahatça görebiliyoruz.

Peki eğer böyleyse trende ne oldu? O yüzüğün içerisinde ne vardı? Kalp atışlarını minimum seviyeye getiren, insana sanki ölmüş süsü verebilen ilaçlar piyasada mevcut. Ezel o yüzüğün içinden işte bu tarz bir ilaç içti. O da öleceğini sanıyordu fakat Dayı, Ezel'in intihar edebileceği bir noktanın gelebileceğini öngörüp Ezel'in hayata bir şans daha verebilmesini sağlamak amacıyla Ezel'i kandırdı..

Son Oyun, Dayı'nındı...


***Spoiler İçerir***

******Spoiler******

13 Haziran 2011 Pazartesi

Ölümsüz Tek Canlı


Çok ilginç değil mi? Ölümsüzlük..

Dünyada ölümsüzlüğe ulaşabilmiş tek bir canlı varmış o da bir denizanası cinsi olan Turritopsis Nutricula. Bu canlı cinsel olgunluğa eriştikten sonra kendisini polyp denilen çocukluk zamanına geri döndürebiliyor. Yani sonsuz bir döngünün içerisindeki Benjamin Button gibi düşünebilirsiniz bu canlıyı =) Biri öldürmedense ölmüyorlar aynı bir Elf gibi =)

Bu çocukluğa dönme işleminin ingilizce adı transdifferentiation yani bir hücrenin başka bir hücre haline dönüşebilmesi. Toplam yarıçapı 4-5 mm olan ve üzerinde 80-90 dokunaç taşıyan bu olağanüstü canlının kendini gençleştirmek için uyguladığı bu sistemi aslında kertenkeleler yeniden kuyruk uzatmak için veya tavuklar hasar almış gözlerini yenileyebilmek için kullanıyorlar. Ama Turropsis nutricula hariç hiçbir canlı tüm vücüdunu tamamen yenileyip ölümsüzlüğe ulaşabilmiş değil.

Aslen Karayiplerde yaşadıkları varsayılan bu denizanaları şu an tüm dünyaya yayılmış durumda ve sessiz bir istila gerçekleştirmiş haldeler. Fakat bir çok balığın besin maddesi oldukları için sayıları tehlikeli boyutlara ulaşmış değil.

Bilim adamları ise gelecekte olası bir gençleştirme iksirinin bu canlılar sayesinde bulunabileceğinden bir hayli ümitli..

Aşağıdan farklı evrelerde çekilmiş Turritopsis Nucricula fotoğrafları bulunan slayt gösterisini izleyebilirsiniz..

Ne Diyelim Öldürmeyen Allah Öldürmüyor Arkadaşlar =)



(BlackBerry'den videoyu izleyebilmek için buraya tıklayın)

Not: Şehir Dışında Olacağımdan Haftaya Salıya kadar Yokum =( Görüşmek Üzere ÇokHücreliler!! =)

12 Haziran 2011 Pazar

Kızlar Asla Pırtlamaz !!

Erkekler arasında efsaneler vardır kızların bazı durumlarıyla ilgili.. Karşımızdaki kızın güzelliğini veya onunla ilgili hayallerimizi, kızı iğrenç pozisyonlarda hayal edip bozmak istemeyiz aslında.. Zaten eğer bir kızı oyle bir pozisyonda oldu ki bastıysan o görüntü lanet gibi yapışır üstüne, çıkmaz gözünün önünden =)

İşte biz erkekler, bu sebeplerden olsa gerek, kızların pırt yapmadığına, salyalı smüklü hapşurmadıklarına, geğirmediklerine ve hatta pembe kaka yaptıklarına inanan bir cinsiz.. En büyük temennim bunun böyle de kalması.. Bu inanç sistemimiz hiç bozulmasın =)

Fakat 2 tane meraklı genç, kızların da kendileri gibi birer insan olduğunu kanıtlama çabasıyla sınıfın en güzel kızını takibe alarak, onların nasıl hiç pırtlamadan veya geğirmeden yaşayabildiklerinin sırrını çözmüşler..

Collegehumor yapımı bu videonun tüm erkekler alemi düşünce yapısını yeni bir boyuta taşıyacağı kesin =)



(BlackBerry'den videoyu izleyebilmek için buraya tıklayın)

11 Haziran 2011 Cumartesi

Gerçek Angry Birds


iPhone'da fenomen olmuş, gelmiş geçmiş en çok indirilen oyunlardan biri Angry Birds. Birçok kişinin bilip oynadığına eminim ama yine de bilmeyenler varsa oyun sapanınıza koyduğunuz kuşlarla belirli bir mesafede uzaktaki yapıların içerisinde duran veya da açıkta duran domuzları vurarak onları patlatıp puan kazanmaya çalışıyorsunuz. Oyun gitgide zorlaşıyor ve level sistemi üzerine kurulu.

İşte bu oyunun gerçek versiyonu tam 1 ay önce Barcelona'da sokağa kurulmuş. İşin garip olan tarafı ise telefonunuzdan oynadığınız oyunu aynen önünüzde hazırlanan sistemde canlı olarak görebilmeniz. O kadar eğlenceli gözüküyor ki insan o tarihte Barcelona'da bulunmadığına üzülüyor resmen. Sizin atış hızınıza ve açınıza göre şekillenen gerçek platform aslında tam bir mühendislik harikası.

T-Mobile tarafından düzenlenen bu düzenek bakın nasılmış =)




(BlackBerry'den videoyu izleyebilmek için buraya tıklayın)

10 Haziran 2011 Cuma

Entourage: Final Season


En çok sevdiğim dizilerden biri Entourage. Her karakterde ayrı ayrı kendinizi görür, onlarla üzülür, onlarla sevinirsiniz.. Her sene yazın gelmesini iple çekmenizdeki sebeplerden biridir Entourage ama her şey gibi ne yazık ki bu bizim Entourage'la geçireceğimiz son yazımız olacakmış.

En son darmadağın olmuş bir grup bırakmıştık arkamızda, uyuşturucu bağımlısı olmuş porno yıldızlarla yatığ kalkan bir Vincent Chase hepimizin yüreğini burkarken, bir şekilde işleri düzelteceğine inandığımız Ari Gold'da karısından boşanma noktasına kadar gelip en büyük projesini yerle bir edince tabiri caizse "bok" gibi bırakmıştı bizi senaristler 1 senelik uzun bekleyişimizde.

30 dakikalık süresi normalde bile yetmezken, dizi finali olması dolayısıyla süresinin belki daha uzun olacağını umarak sizleri geçtiğimiz günlerde yayınlanan ama aslında pek bir şey göstermeyen sezon öncesi fragmanıyla başbaşa bırakıyorum..




(BlackBerry'den videoyu izleyebilmek için buraya tıklayın)

9 Haziran 2011 Perşembe

Trunk Monkey

Suburban Auto Group adlı şirketin kullanıcılarına sunduğu devrimci yenilik. Trunk Monkey trafikte her derdinize deva.. Kaçırılmaya, rüşvete, yumurta atan çocuklarla mücadeleye hatta kızınızın buluşmalarına bile o bakıyor.. Artık herşey Trunk Monkey'in kontrolü altında...










Bence herkesin keyifle izleyeceği süper bir reklam =)

Aşağıdaki videodan en sevilen reklamlarını izleyebileceğiniz gibi, tüm videoların bulunduğu Trunk Monkey resmi sitesine de buradan ulaşabilirsiniz..



(BlackBerry'den videoyu izleyebilmek için buraya tıklayın)

8 Haziran 2011 Çarşamba

Game of Thrones


Game of Thrones, şu sıralar sardığım olağanüstü dizinin adı.. Daha ilk sezonunun 8. bölümünde olmasına rağmen (sezonun tamamının 10 bölüm olması planlanıyor) beni en çok heyecanlandıran dizi olduğunu söyleyebilirim..

Dizi aslında fantastik tarzda olan "A Song of Ice and Fire" adlı serinin ilk kitabının uyarlaması. Yüzüklerin efendisi gibi yıllar önce yazılmış ve bitmiş bir seri de değil bu üstelik. George R. R. Martin tarafından yazılan ve 7 kitap olarak tasarlanan serinin (Game of Thrones, Clash of Kings, Storm of Swords, A Feast for Crows, Dance with Dragons, The Winds of Winter, A Dream of Spring) son 2 kitabı daha yazılma aşamasında dolayısıyla raflardaki yerlerini daha alamadılar.

Ben kitaplarını okumadığım için mi yoksa fantastik türde olmasına rağmen gözümüze gözümüze sokulan ucuz fantastik öğeler olmadığından mı (ilk 8 bölümde hiç yok hatta) bilmiyorum ama dizinin resmen bağımlısı oldum =) Zaten HBO dizilerini takip eden ÇokHücreliler'in de bileceği gibi, HBO daha önce çok başarılı dönem dizileri yapan (Rome bunun güzel örneğidir), makyaja, kostüme ve ortama çok önem verip sizi dizinin içine çekmesini çok iyi başaran bir kanal. Yapımcıları oldukları Game of Thrones'da da yine büyük iş başarmışlar...

Dizinin tek kötü tarafı -romandan uyarlandığından- çok fazla karakter olması ve bunlarla bir anda alışamamanız fakat dizi bölümlerin içerisindeki süre ayarlamalarını başarılı bir şekilde ayarlayarak, bölümler de ilerledikçe bu problemden sizi kurtarıyor..

Gelelim konusuna..
Başlarını Starks, Lannisters ve Baratheons'ların çektiği 7 Büyük aile Mythical Land ve Westeros adı verilen bölgelerin konrolü için savaşmaktadır. Bir gün Kral Baratheon, eski dostu Robert Stark'a "Hand of the King" -Kralın Sağkolu- olması için teklif götürür. Robert,istemese de, bu teklifi kralın hayatının tehlikede olabileceği endişesiyle kabul eder. Bu arada Lannister ailesinden olan Kraliçe Cersei de Kralı indirip yerine ailesinden birini getirmek için planlar yapmaktadır. Büyük Denizin karşı tarafında ise düşmüş Kralın soyundan gelen son Targaryen'ler tekrar tahta oturabilmenin peşindedir. Tüm bölge büyük bir savaşın eşiğindeyken, kuzeyde ise bin yıldır uyumakta olan ama artık uykularından uyanan White Walkers'la insanlığın arasında ayakta durek tek şey ise hayatlarını bu işe adamış Night's Watch ekibidir...

Sloganı "You Win or You Die" olan ve Amerika'da pazar akşamları yayınlanan dizinin, resmi sitesine buradan, 9.5 puan aldığı oyuncular ve karakterlerle ilgili detaylı bilgiye ulaşabileceğiniz IMDB sayfasına buradan, fragmanını ise aşağıdan izleyebilirsiniz..

Ayrıca kitaplarına merakı olan ve incelemek isteyenler "A song of Ice and Fire" serisi hakkında detaylı bilgiye de buradan ulaşabilirler..



(BlackBerry'den videoyu izleyebilmek için buraya tıklayın)

7 Haziran 2011 Salı

Microsoft vs. Java

Microsoft ve Java arasında yıllardır süregelen bir çekişme olduğu aşikar. Genel sebebi ise Microsoft'un özgürlüğü kısıtlama çabası fakat Java'nın her platformda özgürce çalışabilmesi ve bunu savunması...

Java tarafını tutan bir grup tarafından sanki film fragmanıymış gibi hazırlanan bu video ise bence çok güzel düşünülmüş bir eğlencelik olmuş =)



(BlackBerry'den videoyu izleyebilmek için buraya tıklayın)

6 Haziran 2011 Pazartesi

Sevdiğin Kadar Sevilirsin


Can Yücel'in bu muhteşem şiiriyle daha ilkokul yıllarımda forward edilmiş bir mail sayesinde tanıştım. İlk okuduğum anda kapıldım şiire,sözlerine.. Çok sevdim.. Bir kağıt kalem çıkartıp yazdım hemen şiiri beyaz bir sayfaya ve okula götürdüm arkadaşlarıma okutmak için.. Onlar da beğendiklerini söyledikçe şiiri sanki ben yazmışçasına mutlu oluyordum, o kadar sahiplenmiştim yani =)

O zamandan beri hep kulaklarımda çınlanır aslında son dizeler: Sevdiğin kadar sevilirsin...

İlker Göçoğlu'nun yorumuyla dinleyebileceğiniz şiirin videosuna da aşağıdan ulaşabilirsiniz...



Sevdiğin Kadar Sevilirsin!..


Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif…
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç!…

Sevdiklerin kadar iyisin,
Nefret ettiklerin kadar kötü…
Ne renk olursa olsun kaşın gözün,
Karşındakinin gördüğüdür rengin!…

Yaşadıklarını kar sayma;
Yaşadığın kadar yakınsın sona…
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün!…

Gülebildiğin kadar mutlusun,
Üzülme, bil ki ağladığın kadar güleceksin…
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin!…

Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer,
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın…
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer,
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın!…

Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret,
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın…
Unutma! Yağmurun yağdığı kadar ıslaksın,
Güneşin seni ıssıttığı kadar sıcak!…
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın,
Ve güçlü hissetiğin kadar güçlü…
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin!…

Bunu unuttuğunda aldığın ner nefes kadar üşürsün,
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutursun…
Çiçek sulandığı kadar güzeldir,
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli…
Bebek ağladığı kadar bebektir,
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin!…
bunu da öğren!…


Sevdiğin kadar sevilirsin !!!






(BlackBerry'den videoyu izleyebilmek için buraya tıklayın)

5 Haziran 2011 Pazar

Camdan Bir Gün

Gelecekle ilgili bir sürü senaryo gördük. Bazıları uçan arabaları içeriyordu, bazıları bizimle konuşan evleri, bazıları da direksiyonuna dokunmadan bizi evlerimize bırakan arabaları...

Fakat cam ve seramik sektörlerinde dünyanın önde gelen markası Corning bize çok farklı ve şık bir gelecek gösteriyor. Camdan Bir Gün (A Day Made of Glass) adını verdikleri bu videoda, üzerinde çalıştıkları projelerini dünyaya gösteriyorlar aslında.

Gelecek böyle olacaksa sabırsızlıkla geleceği bekliyorum diyerek sizi videoyla başbaşa bırakıyorum =)



(BlackBerry'den videoyu izleyebilmek için buraya tıklayın)

4 Haziran 2011 Cumartesi

Model



Model diye bir grup varmış meğer, daha dün keşfettim. Çok başarılı, sözleri güzel, melodisine kendinizi bırakabildiğiniz şarkılar yapmışlar...

Şarkıları aslında radyodan hep kulağıma zamanında çalınmış, dinledikçe bazıları çok tanıdık geldi. Kökleri İzmir'e uzanan ve ilk albümleri olan Perili Sirk'i 2009 da çıkartan grup aslında İstanbul'da Bronx gibi mekanlarda uzun süredir çalmaktaymış. Yapımcılığını Demir Demirkan'ın üstlendiği Diğer Masallar adlı ikinci albümleri ise tek kelimeyle muhteşem.

İkinci albümlerinde beğenmediğim, zayıf, öylesine koyalım dedikleri herhangi bir şarkı resmen yok. Manga'nın son albümünden sonra, bende koşup albümlerini alma isteği duyandıran tek albüm açıkcası Model'in Diğer Masallar albümü.

Bir Melek Vardı, Değmesin Ellerimiz ve Yalnızlık Senfonisi adlı parçalar ise favorilerim..

Canlı performanslarını da merak edip izlemek isteyenler, aşağıdan Değmesin Ellerimiz adlı şarkılarının CNN Turk'de yayınlanmış versiyonunu izleyebilirler..




(BlackBerry'den videoyu izleyebilmek için buraya tıklayın)

3 Haziran 2011 Cuma

Fifa 12 - Sızan Tanıtım Videosu

Biz hala Fifa 11 oynayalım, EA Sports aslında Fifa 12'yi çoktan bitirmiş ve kendileri için bir tanıtım videosu hazırlamış bile. Fakat çalışanlarından biri bu videoyu aylar öncesinden yürütüp youtube'da hemen paylaşmış tabi =)

Fifa tutkunlarını baya baya heyecanlandıran ve merak içinde bırakan bu videoyu bence PES severlerin de en azından kıyas yapabilmeleri amacıyla izlemesi gerekiyor. Özellikle fizik motorunun inanılmaz geliştirilmesiyle oluşmuş impact engine sistemi son derece başarılı ve övgüyü hak eder duruyor. Adamınızın düşüş şekline göre sakatlığın ciddiyetinin artması ve kendi kendine sakatlanabilmesi ise impact engine motoruna dahil olan bonus özellikler.

9 dakikalık aşağıdaki videodan tüm detayları öğrenebilmeniz mümkün. Görüntü kalitesi videonun kaçak olması sebebiyle biraz düşük..



(BlackBerry'den videoyu izleyebilmek için buraya tıklayın)

2 Haziran 2011 Perşembe

Woman Language Translator: The Manslater

Sonunda!! Beklenen icat, erkeklerin yarayan kanasına çözüm artık geldi: The Manslater.

"Kadınlar ne ister?" Diye düşünmeye Son!

Erkeklere Süper Haber!! Artık kız arkadaşınızın aslında ne demek istediğini size tercüme eden ve onlardan trip yemenizi engelleyen, kadınların dilinden anlayıp dediklerini sizin de anlayabileceğiniz şekilde tercüme edebilen bir alet var. Tam anlamıyla asrın buluşu.

Çifler arasında artık kavga yok, trip yok, kızmak yok, surat asmak yok ve en önemlisi arkadaşlarınızla aktivite yapmak istediğinizde izin koparmak çok kolay..

Aşağıdaki videodan The Manslater'ın kullanımını öğrenebilirsiniz =)



(BlackBerry'den videoyu izleyebilmek için buraya tıklayın)

1 Haziran 2011 Çarşamba

Teknolojinin Son Harikası

Yeni bir ürün çıkmış piyasaya, tüm alışkanlıkları, tüm teknolojinin gidişatını değiştirecekmiş...

Üstelik de ufak, kolayca taşınabilir.. Ayrıca şarj-pil-kablo gerektirmeyen bu ürünü kullanmak için yapmanız gereken tek şey ise kapağını kaldırmak.. İşin güzel tarafı hiçbir zaman çökmeyeceği, tekrar başlatma gerektirmeyeceği ve ellerinizi bile kullanmadan sisteme erişebileceğiniz vaad ediliyor...

Bu icadın adı ise Book! İzleyelim =)



(BlackBerry'den videoyu izleyebilmek için buraya tıklayın)