tanıtım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tanıtım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Ağustos 2011 Pazartesi

Diablo III - Beta Gameplay

Diablo III
Oyun düşkünü bir neslin yetişmesinin belki de en büyük sorumlusu Diablo serisidir. Blizzard firmasının yükselmesini sağlayan ve Diablo ile 1996 yılında - evet 8 yaşında ben Diablo oynuyordum :) - başlayan bu bağımlılık 2000 yılında Diablo II'nin raflarda yerini almasıyla doruk noktasına ulaştı..

11 yıldır gözümüz yollarda milyonlarca oyuncu Diablo III ü bekliyoruz desek yalan olmaz sanırım.  En başta böyle bir oyunun çıkacağı Blizzard tarafından yalanlandı ve bütün hayallerimiz yıkıldı. Fakat bir gün diablo3.com domain adresinin alınmasıyla içimizde yeniden yeşeren umutlarımız, yine Blizzard firmasının çalışmalara başlandı açıklamasıyla yerini çoşkuya bıraktı. Daha sonra tek tek oyundaki karakter sınıfları açıklandı, oyundan ilk görüntüler verildi.. Şimdi gözümüz yollarda Beta'nın açılma tarihini bekliyoruz fakat bunun çok yakın bir tarihte gerçekleşeceği yönünde gelen bilgiler var.. Ayrıca artık Diablo klasikleri haline gelmiş efsane oyun içi Cinematics'leri merak etmemek de elde değil..

Temmuz ayının sonunda düzenlenen basın konferansında ise verilen en önemli bilgilerden biri artık auction house denilen -açık artırma evi- ve içerisinde eşya satımının gerçekleştiği bu sistemin gerçek parayla Blizzard'ın güvenli web sitesi üzerinden yapılabileceği.. Bir diğeri ise aşağıdan da izleyebileceğiniz ve benim tüylerimi diken diken eden, tüm classların büyülerini ve GamePlay'lerini görebildiğimiz 7 dakika uzunluğundaki video..

Tüm Rune ve Skill sisteminin değişeceğini bildiğimiz Diablo III'ün kesinleşen class listesi ise şu şekilde: Barbarian, Monk, Witch Doctor, Wizard ve Demon Hunter. Ayrıca belki süpriz bir class daha oyuna eklenebilirmiş.

Daha detaylı bilgi ve classların görünümleri için Diablo III resmi websitesine buraya tıklayarak, Diablo III hakkında açıklanan herşey ve daha fazlası içinse Diablo Wiki sitesine buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz..




(BlackBerry'den videoyu izleyebilmek için buraya tıklayın)

30 Temmuz 2011 Cumartesi

Write the Future

Cannes Lions Uluslararası Yaratıcılık Festivali
2011 Cannes Lions International Festival of Creativity'de birincilik ödülü almış bu reklam Nike firmasının geçen sene düzenlenen 2010 Dünya Kupası için hazırladığı reklamdan başkası değil..

Ülkemiz televizyonlarında da gösterime giren bu reklamı izleyenler zaten hatırlayacaktır fakat izlemeyenlerin kesinlikle izlemesi lazım. Gerçekten çok başarılı bir reklamcılık örneği..

58 senedir Cannes'da düzenlenen bu festival ise her ülkeden binlerce reklam filmi / afişler ve sloganların katıldığı, tamamen yaratıcılığa göre jürinin ödülün kime gideceğini belirlediği reklam dünyasının en prestijli ödülünün sahibine kavuştuğu bir festival. Daha detaylı bilgi ve ödül alan diğer reklamları da izleyebilmek isteyenler festivalin resmi internet sayfasına buradan ulaşabilirler.

Bu senenin birincisi "Write the Future" adlı reklamı ise aşağıdan izleyebilmeniz mümkün. Ayrıca yarışmaya teslim edilirken yazılmış hakkında kısmını da aşağıdan okuyabilirsiniz..

"Every four years, the keys to football heaven are dangled in front of the international elite. One goal, one pass, one game saving tackle can be the difference between fame and forgotten. What happens on the pitch in that split second has a ripple effect that goes beyond the match and the tournament. ‘Write the Future’ was a messaging platform that allowed Nike to show how football creates this ripple effect. It allowed us to give a glimpse into the future to see what the players were really playing for, in their own lives and the lives of those that follow them. Our goal was to weave the brand into the conversations around this major tournament in a way that celebrated the participating teams and athletes and engaged football fans around the world."




(BlackBerry'den videoyu izleyebilmek için buraya tıklayın)

28 Temmuz 2011 Perşembe

Sucker Punch

Sucker Punch diye bir film varmış, varlığını dün öğrendiğim.. Türkiye'de sinemalarda da gösterime girmiş 2011 yılına ait bir film..  Filmin yönetmeni ise 300'den ve Watchmen gibi filmlerden tanıdığımız Zack Snyder. Filmin tamamını daha izleme şansım olmadı fakat sweet dreams şarkısının eşlik ettiği açılış sahnesinin hayatımda izlediğim en iyi ve etkileyici açılış sahnesi olduğunu çok rahatlıkla söyleyebilirim.

Aşağıda filmin ilk 5 dakikasını bulabilirsiniz.. Adeta, film nasıl çekilir? veya bir yönetmen nasıl açılar kullanmalıdır? derslerini veriyor bu 5 dakika..

Filmi izledikten sonra yorumumu yaparım ama biraz araştırdığım kadarıyla oynayan kızlar haricinde film çok da güzel bulunmamış.. Zaten IMDb puanının  6.3 olması da bunun bir göstergesi olsa gerek =)

Filmin websitesine ise buradan ulaşabilirsiniz..




(BlackBerry'den videoyu izleyebilmek için buraya tıklayın)

24 Temmuz 2011 Pazar

Herkes Gider Mi?

Hayal Kahvesi - 23 Aralık 2009
Bundan 3 ay önce falan.. Uzanmışım yatağıma, kucağımda laptop yıllık yazıyorum.. Hiç adetim olmamasına rağmen evde radyo açmışım bir yandan ama dinlemiyorum bile.. Fakat şarkının ilk satırlarıyla birlikte geçmişe daldım adeta.. Ne yazacağını o ana kadar bilememiş ben, o çaldıkça yazdım..


Her satırıyla kendi geçmişine götürüyor bu şarkı dinleyenini.. Söyleyenin acısını birlikte paylaşıp onunla düşünüyorsunuz adeta.. 

Az yürümedim Nispetiye sokaklarında defalarca, tek başıma.. Adım atmaya halim yokken sürüdüm ayaklarımı ilerleyebilmek için. Kimi zaman gecenin karanlığında bana eşlik eden sadece yağmur ve onun usulca kulağıma fısıldanan ninnisi oldu.. Kimse anlamadı, görmedi.. Beni de, kalbimi de, halimi de...

Sessiz bir gece, yorgun adımlarım
Hiç haberi yok gibi, ıslak kaldırımların
Kimse görmüyor mu? Kimse duymuyor mu?
Durup önünde kalbinin, kimse durdurmuyor mu?
 



Kaybolmuş hissedersin kendini, olacakları avcunun içi gibi bilmene rağmen.. Olursa cennete ulaşacağını sanırsın, ulaştığının cehennem olduğunu bilsende.. Kalbinde taşıdığın iyilik artık yok olmaya başlar, gözlerin donuklaşır.. Yağmur bile dostun olmaktan çıkmıştır artık, içine işleyip zarar vermeye başlamıştır sana.. Buruk bi gülümseme yerleşir yüzüne, "o"nun gibi dersin.. 


Elinde cennetin kayıp haritası
Kalbinde hazineler, yüzünde anahtarı
Kimse görmüyor, kimse bilmiyor
Ve sen hâlâ üşüyorsun..


Bazen susmak bilmeyen sorular yerleşir kafana.. Cevapsız.. Bazen de zihnindeki çift taraflı diyalogların tek konuşanı olarak bulursun kendini.. Onun yerine cevaplar vererek...


-Hâlâ yalnız mısın?
*Sadece özgür.
-Peki mutsuz?
*Sadece alışmış.
-Peki ya aşık?
*Sadece eksik... Peki ya sen? Hâlâ bekliyor musun?
-Beklemek, şimdi hiç duymayan birine, dünyanın en güzel şarkısını söylemek kadar anlamsız. 

*Peki ya umut? 
-Umut, şimdi hiç görmeyen birine, gökkuşağını anlatmak kadar zor ve imkansız.



Yalnız hissetmediniz mi hiç? Tek başınıza? Herkes kaçışmış adeta etrafınızdan sizi tutan şey erkenden kopup gidince ellerinizden... Küçücük hissetmediniz mi kendinizi hiç koca şehrin tanımadığınız vücutlarla örtülü dokusunda? Bitmedi mi herşey? Bir anda..

Herkes gider mi? Herkes gider mi?
Söyle bana küçük adam, her şey biter mi?
Çok erken değil mi? Erken değil mi?
Söyle bana küçük adam, herkes gider mi? 


Herşey geçer diye beklersin, karışıklıklar geçsin.. Ama geçmez. Kaçanlar.. Zaten korkak. Erken dersin.. Acımaz..

Yağmur diner mi? Yağmur diner mi?
Söyle bana küçük adam, söyle bana küçük adam
Herkes gider mi? Herkes gider mi?
Söyle bana küçük adam, söyle bana küçük adam
Çok erken değil mi? Erken değil mi?
Söyle bana küçük adam, söyle bana küçük adam
Yağmur diner mi? Yağmur diner mi?
Söyle bana küçük adam, söyle bana küçük adam.. 





Şimdi durduğum yere bakıyorum da çok uzaktayım bu düşüncelerle bu şarkıyı dinleyen çocuktan..
Hayal? Güzel şey.. Kovalamak lazım hem de yorulmadan, yılmadan.. Bıktığın anda tekrar tutunup daha da kendine çekerek yaklaşmak lazım hayallere.. 
Aşk? Çok şeyden güzel ama herşeyden değil.. Bulduğunda bırakmaman gereken cinsten.. 
Huzur? Herşeyden güzel.. Ulaşmanı engelleyen ne varsa silip atmak gerek.. Acımadan, tek seferde.. 

Çünkü olağan, yıkılıp yıkılıp yeniden ayağa kalkmak... 

 




(BlackBerry'den videoyu izleyebilmek için buraya tıklayın)

11 Temmuz 2011 Pazartesi

Hayallerimizi Satmadık Ya ?...


"Rina"  diye bir film var. Gökçeada'da çekilmiş bir Türk filmi. 2010 yapımı kendi içerisinde ufak bütçeyle çekilmiş iddiasız bir film. Öyle büyük oyuncular da oynamıyor zaten genelde hepsi genç yetenek..

En büyük oyuncusu Erdal Tosun filmin. Filmi izlemezseniz büyük şey kaçırırsınız desem? Çok da gerek yok aslında..

Fakat bir final sahnesi var ki... Erdal Tosun'nun sesinden dinlemek lazım aşağıdaki satırları..





Gitmek cesaret ister ufaklık
Gidecegin yer neresi olursa olsun
Sevdiklerinle arana mesefe girince
Varış yerinin hiç bir anlamı kalmaz.
Vedalaşmakta zor iştir biliyor musun ?
Oturursun geminin kıçına.
Bakarsın sevdiklerine gittikçe ufalırlar ufalırlar kaybolurlar
O zaman anlarsın işte
Vedalaşmak asıl kalana değil gidene koyar...
100 defa söyledim sana hüzünlü değilim, mizacım böyle.
Bak şarabımla beraberim.
Çocukluğumdan beri hayaller kuruyorum
Şarabımdan Ayrılmadan hemde.
Ben şarabımdan Ayrılmıyorum.
O da bana bunca gidene rağmen hala hayal kurdurtmaya devam ediyor.
Ne olmuş yani büyük adam olamadıksa?
Hayallerimizi satmadık ya ?..







(BlackBerry'den videoyu izleyebilmek için buraya tıklayın)

9 Haziran 2011 Perşembe

Trunk Monkey

Suburban Auto Group adlı şirketin kullanıcılarına sunduğu devrimci yenilik. Trunk Monkey trafikte her derdinize deva.. Kaçırılmaya, rüşvete, yumurta atan çocuklarla mücadeleye hatta kızınızın buluşmalarına bile o bakıyor.. Artık herşey Trunk Monkey'in kontrolü altında...










Bence herkesin keyifle izleyeceği süper bir reklam =)

Aşağıdaki videodan en sevilen reklamlarını izleyebileceğiniz gibi, tüm videoların bulunduğu Trunk Monkey resmi sitesine de buradan ulaşabilirsiniz..



(BlackBerry'den videoyu izleyebilmek için buraya tıklayın)

8 Haziran 2011 Çarşamba

Game of Thrones


Game of Thrones, şu sıralar sardığım olağanüstü dizinin adı.. Daha ilk sezonunun 8. bölümünde olmasına rağmen (sezonun tamamının 10 bölüm olması planlanıyor) beni en çok heyecanlandıran dizi olduğunu söyleyebilirim..

Dizi aslında fantastik tarzda olan "A Song of Ice and Fire" adlı serinin ilk kitabının uyarlaması. Yüzüklerin efendisi gibi yıllar önce yazılmış ve bitmiş bir seri de değil bu üstelik. George R. R. Martin tarafından yazılan ve 7 kitap olarak tasarlanan serinin (Game of Thrones, Clash of Kings, Storm of Swords, A Feast for Crows, Dance with Dragons, The Winds of Winter, A Dream of Spring) son 2 kitabı daha yazılma aşamasında dolayısıyla raflardaki yerlerini daha alamadılar.

Ben kitaplarını okumadığım için mi yoksa fantastik türde olmasına rağmen gözümüze gözümüze sokulan ucuz fantastik öğeler olmadığından mı (ilk 8 bölümde hiç yok hatta) bilmiyorum ama dizinin resmen bağımlısı oldum =) Zaten HBO dizilerini takip eden ÇokHücreliler'in de bileceği gibi, HBO daha önce çok başarılı dönem dizileri yapan (Rome bunun güzel örneğidir), makyaja, kostüme ve ortama çok önem verip sizi dizinin içine çekmesini çok iyi başaran bir kanal. Yapımcıları oldukları Game of Thrones'da da yine büyük iş başarmışlar...

Dizinin tek kötü tarafı -romandan uyarlandığından- çok fazla karakter olması ve bunlarla bir anda alışamamanız fakat dizi bölümlerin içerisindeki süre ayarlamalarını başarılı bir şekilde ayarlayarak, bölümler de ilerledikçe bu problemden sizi kurtarıyor..

Gelelim konusuna..
Başlarını Starks, Lannisters ve Baratheons'ların çektiği 7 Büyük aile Mythical Land ve Westeros adı verilen bölgelerin konrolü için savaşmaktadır. Bir gün Kral Baratheon, eski dostu Robert Stark'a "Hand of the King" -Kralın Sağkolu- olması için teklif götürür. Robert,istemese de, bu teklifi kralın hayatının tehlikede olabileceği endişesiyle kabul eder. Bu arada Lannister ailesinden olan Kraliçe Cersei de Kralı indirip yerine ailesinden birini getirmek için planlar yapmaktadır. Büyük Denizin karşı tarafında ise düşmüş Kralın soyundan gelen son Targaryen'ler tekrar tahta oturabilmenin peşindedir. Tüm bölge büyük bir savaşın eşiğindeyken, kuzeyde ise bin yıldır uyumakta olan ama artık uykularından uyanan White Walkers'la insanlığın arasında ayakta durek tek şey ise hayatlarını bu işe adamış Night's Watch ekibidir...

Sloganı "You Win or You Die" olan ve Amerika'da pazar akşamları yayınlanan dizinin, resmi sitesine buradan, 9.5 puan aldığı oyuncular ve karakterlerle ilgili detaylı bilgiye ulaşabileceğiniz IMDB sayfasına buradan, fragmanını ise aşağıdan izleyebilirsiniz..

Ayrıca kitaplarına merakı olan ve incelemek isteyenler "A song of Ice and Fire" serisi hakkında detaylı bilgiye de buradan ulaşabilirler..



(BlackBerry'den videoyu izleyebilmek için buraya tıklayın)

6 Haziran 2011 Pazartesi

Sevdiğin Kadar Sevilirsin


Can Yücel'in bu muhteşem şiiriyle daha ilkokul yıllarımda forward edilmiş bir mail sayesinde tanıştım. İlk okuduğum anda kapıldım şiire,sözlerine.. Çok sevdim.. Bir kağıt kalem çıkartıp yazdım hemen şiiri beyaz bir sayfaya ve okula götürdüm arkadaşlarıma okutmak için.. Onlar da beğendiklerini söyledikçe şiiri sanki ben yazmışçasına mutlu oluyordum, o kadar sahiplenmiştim yani =)

O zamandan beri hep kulaklarımda çınlanır aslında son dizeler: Sevdiğin kadar sevilirsin...

İlker Göçoğlu'nun yorumuyla dinleyebileceğiniz şiirin videosuna da aşağıdan ulaşabilirsiniz...



Sevdiğin Kadar Sevilirsin!..


Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif…
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç!…

Sevdiklerin kadar iyisin,
Nefret ettiklerin kadar kötü…
Ne renk olursa olsun kaşın gözün,
Karşındakinin gördüğüdür rengin!…

Yaşadıklarını kar sayma;
Yaşadığın kadar yakınsın sona…
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün!…

Gülebildiğin kadar mutlusun,
Üzülme, bil ki ağladığın kadar güleceksin…
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin!…

Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer,
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın…
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer,
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın!…

Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret,
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın…
Unutma! Yağmurun yağdığı kadar ıslaksın,
Güneşin seni ıssıttığı kadar sıcak!…
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın,
Ve güçlü hissetiğin kadar güçlü…
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin!…

Bunu unuttuğunda aldığın ner nefes kadar üşürsün,
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutursun…
Çiçek sulandığı kadar güzeldir,
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli…
Bebek ağladığı kadar bebektir,
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin!…
bunu da öğren!…


Sevdiğin kadar sevilirsin !!!






(BlackBerry'den videoyu izleyebilmek için buraya tıklayın)

4 Haziran 2011 Cumartesi

Model



Model diye bir grup varmış meğer, daha dün keşfettim. Çok başarılı, sözleri güzel, melodisine kendinizi bırakabildiğiniz şarkılar yapmışlar...

Şarkıları aslında radyodan hep kulağıma zamanında çalınmış, dinledikçe bazıları çok tanıdık geldi. Kökleri İzmir'e uzanan ve ilk albümleri olan Perili Sirk'i 2009 da çıkartan grup aslında İstanbul'da Bronx gibi mekanlarda uzun süredir çalmaktaymış. Yapımcılığını Demir Demirkan'ın üstlendiği Diğer Masallar adlı ikinci albümleri ise tek kelimeyle muhteşem.

İkinci albümlerinde beğenmediğim, zayıf, öylesine koyalım dedikleri herhangi bir şarkı resmen yok. Manga'nın son albümünden sonra, bende koşup albümlerini alma isteği duyandıran tek albüm açıkcası Model'in Diğer Masallar albümü.

Bir Melek Vardı, Değmesin Ellerimiz ve Yalnızlık Senfonisi adlı parçalar ise favorilerim..

Canlı performanslarını da merak edip izlemek isteyenler, aşağıdan Değmesin Ellerimiz adlı şarkılarının CNN Turk'de yayınlanmış versiyonunu izleyebilirler..




(BlackBerry'den videoyu izleyebilmek için buraya tıklayın)

3 Haziran 2011 Cuma

Fifa 12 - Sızan Tanıtım Videosu

Biz hala Fifa 11 oynayalım, EA Sports aslında Fifa 12'yi çoktan bitirmiş ve kendileri için bir tanıtım videosu hazırlamış bile. Fakat çalışanlarından biri bu videoyu aylar öncesinden yürütüp youtube'da hemen paylaşmış tabi =)

Fifa tutkunlarını baya baya heyecanlandıran ve merak içinde bırakan bu videoyu bence PES severlerin de en azından kıyas yapabilmeleri amacıyla izlemesi gerekiyor. Özellikle fizik motorunun inanılmaz geliştirilmesiyle oluşmuş impact engine sistemi son derece başarılı ve övgüyü hak eder duruyor. Adamınızın düşüş şekline göre sakatlığın ciddiyetinin artması ve kendi kendine sakatlanabilmesi ise impact engine motoruna dahil olan bonus özellikler.

9 dakikalık aşağıdaki videodan tüm detayları öğrenebilmeniz mümkün. Görüntü kalitesi videonun kaçak olması sebebiyle biraz düşük..



(BlackBerry'den videoyu izleyebilmek için buraya tıklayın)

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Yaşamaya Dair


Nazım Hikmet Ran'ın bir şiiri bu.. Yaşamaya Dair.. Çok güzel, çok hoş, çok doğru bir şiir. Fazıl Say'ın muhteşem piyano seslerine bir de Genco Erkal eşlik edince bu şiiri okumak için, ruhunuzu okşuyor adeta şiirin akıp giden dizeleri.. İlgili videoyu aşağıdan izleyebilirsiniz..











Yaşamaya Dair

Yaşamak şakaya gelmez,
Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
Bir sincap gibi mesela,
Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
Yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,
Yani o derecede, öylesine ki,
Mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
Yahut kocaman gözlüklerin,
Beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
İnsanlar için ölebileceksin,
Hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
Hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
Hem de en güzel en gerçek şeyin
Yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
Yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
Yaşamak yanı ağır bastığından.

Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
Yani, beyaz masadan,
Bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
Biz yine de güleceğiz anlatılan bektaşi fıkrasına,
Hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
Yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
En son ajans haberlerini.

Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
Diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
Yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
Fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
Belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

Diyelim ki hapisteyiz,
Yaşımız da elliye yakın,
Daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
İnsanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
Yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
Hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

Bu dünya soğuyacak,
Yıldızların arasında bir yıldız,
Hem de en ufacıklarından,
Mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
Yani bu koskocaman dünyamız.

Bu dünya soğuyacak günün birinde,
Hatta bir buz yığını
Yahut ölü bir bulut gibi de değil,
Boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
Zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

Şimdiden çekilecek acısı bunun,
Duyulacak mahzunluğu şimdiden.
Böylesine sevilecek bu dünya
"Yaşadım" diyebilmen için...




10 Ağustos 2010 Salı

Star Wars: The Force Unleashed 2


Bugünkü konumuz PlayStation tutkunlarının çok büyük bir kısmını yakından ilgilendiriyor.. Hatta milyonlarca Star Wars hayranı için de bu oyunun büyük önemi var. Çünkü ilk oyun, aynı adı taşıyan kitaptan alıntıyken bu defa Lucas Arts karşımıza hiç bilinmedik bir senaryoyla çıkıyor..

Star Wars: The Force Unleashed'i oynayanlar bilirler, oyunun sonunda -basite indirgemek gerekirse- iyiyle kötü arasında bir tercih yapıyorduk ve de tercihimize göre alternatif sonlardan biriyle bitiyordu oyun. Yeni gelen oyun ise bu iki sonu da tam anlamıyla takip etmiyor çünkü bir sonda ölüyorsunuz, diğerinde ise yeni darth vader oluyorsunuz.. Fakat yeni oyunun fragmanından da anlayabileceğimiz gibi zincirlerle bağlanmış bir biçimde buluyoruz kendimizi. Ayrıca fragmanın sonunda herkesi çok ilginç bir sürpriz de bekliyor..

Görsel olarak kendini zaten olması gerektiği gibi çok geliştirmiş olan Star Wars: The Force Unleashed 2, aynı zamanda oynanabilirliği de hayli artırmış. Bu değişikliklerin içerisinde en göze batanları ise çift elle lightsaber kullanabilme özelliği, force fury modu( God of War'daki gibi bir mod olacak diye tahmin ediyorum), çok daha fazla kombo çeşidi, Tie-Fighter kullanabileceğimiz oyun içi bir bölüm ve de mind-trick (düşmanın zihnini kontrol edebilme özelliği)..

Pain Unleashed, Truth Unleashed, Fury Unleashed, Anger Unleashed sözleriyle sizi karşılayan oyunun bence son derece başarılı olan internet sitesine buradan ulaşabilirsiniz..

Oyun içi fotoğraflardan oluşan slayt gösterisini ve oyunun fragmanını -ki fragmanı bence tek kelimeyle inanılmaz..- aşağıda bulabilirsiniz. Resimleri detaylı incelemek isteyen Çok Hücreliler buraya tıklayabilirler.

Son olarak oyunun 26 Ekim'de raflardaki yerini alacağını belirtmekte fayda var. Kendi adıma konuşmak gerekirse, sabırsızlıkla beklediğim oyunlardan biri..






9 Ağustos 2010 Pazartesi

Like Only a Woman Can


Brian McFadden adında bir şarkıcı seslendirmektedir "Like Only a Woman Can" şarkısını.. Aynı zamanda şarkının söz yazarı da kendisidir. Hayatının en kötü döneminde, her şey darmadağın olmuşken hayatına girip, kendisine çeki düzen veren sevgilisi Delta Goodrem için yazmış Brian McFadden bu şarkıyı ve de sevgilisine adamış.. Aynı zamanda geçmişteki hatalarımı kabul edip geleceğe ümitle bakmasını da sağlamış bu şarkı.

2007 yılında, sanatçının ikinci albümü olan Set in Stone'un içerisinden bir single olarak yayınlanmış bu parça.. Yayınlanır yayınlanmaz da İrlanda'da birinci pozisyona yerleşmiş.

Şarkı bence çok ama çok güzel. Sözleri ise bir o kadar anlamlı. Her Çok Hücreli'nin hayatına böyle biri girmesi dileklerimle..

Klibini youtube dan bulabildim. Eğer youtube'a giremiyorsanız buraya tıklayarak da şarkıyı dinleyebilirsiniz.

Şarkının klibini ve sözlerini aşağıda bulabilirsiniz..,

I wasn't perfect
I've done a lot of stupid things
I'm still no angel
I wasn't looking for forgiveness
Wasn't laid out by my pride
Shocked by her attention
And someone signed me up for love
I didn't want it
And now I can't live without it

She changed my life
She cleaned me up
She found my heart
Like only a woman can
She pulls me up
When she knows I'm sad
She knows her man
Like only a woman can

She's kind of perfect
She's kind of everything I'm not
Yeah, she's an angel
And it's amazing how she's patient
Even more at times I'm not
She's my conscience
And who decided I'd be hers
I wanna hate them
Cos now I can't live without her

She changed my life
She cleaned me up
She found my heart
Like only a woman can
She pulls me up
When she knows I'm sad
She knows her man
Like only a woman can

Like only a woman can
And who decided I'd be hers
I wanna hate them
Cos now I can't live without her

Oh, and she changed my life
She cleaned me up
She found my heart
Like only a woman can
She pulls me up
When she knows I'm sad
She knows her man
Like only a woman can

Like only a woman can
Like only a woman can
Like only a woman can


5 Ağustos 2010 Perşembe

Lieken Urkorn

Reklamları çok ciddiye alırım ben. Yaratıcı reklamlar kadar takdir ettiğim, izleyenleri ise salak yerine koyup iki aptal espriyle işi götürmeye çalışan kalitesiz reklamlar kadar da nefret ettiğim şey yoktur. Reklam dediğimiz şeyin kalitesi, kendisine verilen kısacık zaman diliminde beynimize işleyebilecek olmasıyla ölçülüyorsa, izleyiciyi aptal yerine koymayıp yaratıcı fikirlerle onların karşısına çıkan reklamların kalite basamaklarında üst sıralarda olması gayet normaldir.

Lieken Urkorn diye bir ekmek firması reklam yapmış. Basit, düz, herkesin anlayabileceği gibi, akıcı yani çok ama çok başarılı.. Reklamı aşağıdan izleyebilirsiniz..

Vidivodo.com :   Etiket:

31 Temmuz 2010 Cumartesi

Sorcerer's Apprentice


Sorcerer's Apprentice, uzun metrajlı bir Hollywood yapımı. 111 dakika uzunluğundaki filmin, yapımcı studyosu ise Walt Disney. Filmin 21.45 seansına Kuşadası Cinemarine sinemalarında gittim. Cinemarine, orta halli bir sinema salonu. Ses sistemi cok kaliteli değil, aynı zamanda perde buyukluğunun de cok yeterli olduğunu söyleyemem.

Filme gelirsek.. Filmin afişine bakarsak başrolde yeni nesil oyunculardan Jay Baruchel ile son yaptığı filmlerle hayran kitlesini yavaş yavaş kaybetmeye başlamış usta aktör Nicolas Cage var. Bana filmin ilginç gelen politikalarından biri de bu.. Çünkü filmde Alfred Molina ve Monica Bellucci gayet uzun bir sure de rol almalarına rağmen bu iki usta oyuncunun ne film afişinde ne promosyonlarda adları geçmiyor..

Film geçmiş çağlarda geçen ve göze gayet hoş gelen bir açılış sahnesiyle başlıyor. Konumuz ise Dave (Jay Baruchel) adlı genç oğlanımızın bir sihirbazla tanışıp, belli sebeplerle tanıştığı sihirbazımız olan Balthazar Blake'in (Nicolas Cage) Dave'i dünyayı kurtarmak üzere yetiştirmesi olarak özetlenebilir.. Zaten genel olarak filmde göze hoş gelme konusunda bir sıkıntı olmamasına rağmen, birçok mantık hatası göze batıyor. Özellikle filmin son 15 dakkası çöp...

Garip bir biçimde filmi ucuzlaştırma çabaları mevcut filmde. Sanırım kadroyu yıldız oyuncularla doldururken çok fazla para harcamışlar ki senaryoda ufak hinlikler yapıp masrafı azaltmaya calısmıslar. Araba takip sahnesi var filmde mesela, bu sahnenin sonunda çakallık yapmasalar parçalamaları gereken araba Mercedes SLS AMG (fiyatı 400 bin Euro civarı), fakat bizim çaylak büyücü karşı tarafa hurda buyusu yapmak isterken o da ne kendi arabasına yapıveriyor ve 1973 model saçma sapan bir arabaya donusturuyor guzelim Mercedes'i ve işte bu araba parçalanıyor.

Filmde, macar aynası hariç, yaratıcı büyü namına bir şey bulmak zor. Filmin sonundaki otomatiğe bağlayan plazma toplarını ise konuşmaya bile değmez.. Öte yandan komik/yaratıcı olan başka filmlere göndermeleri filmde sık sık görüyoruz..

Yazın sıcağından bunalmış ve klimalı bir yer arayan, otururken de sıkılmayayım onumde bişiler oynasın diyen Çok Hücreliler'in gidebileceği bir film.. Fakat kimsenin beklentiyle gitmemesinde yarar var.

Bu satırlar yazılırken IMDB puanı 6.3/10 olan filmin Çok Hücreli puanı ise 6/10..

Filmin fragmanını ise aşağıdan izleyebilirsiniz...



30 Temmuz 2010 Cuma

Clazziquai Project - Speechless



Bu şarkı, sevgilisinin elini tutup gözlerine bakıp onu öpmekten başka hiçbirşey düşünemeyen, aşık olmuş tüm Çok Hücreliler için..










Clazziquai Project - Speechless



Your skin your breath and I touch you with your thousand memories
and I feel your song smoothly into my ears can't take my eyes away from you

I'm speechless I gotta get to you and take your hands and kiss
I'm so sad and blind I feel no goal and where is my soul and sense
I'm speechless I gotta get to you and take your hands and say
I'm so lost but feel I make no sense and still cannot do anything

You live without me and then my pain deep into my body and soul
and I cry so loud to send my mind away please wake up and then take my hand

I'm speechless I gotta get to you and take your hands and kiss
I'm so sad and blind I feel no goal and where is my soul and sense
I'm speechless I gotta get to you and take your hands and say
I'm so lost but feel I make no sense and still cannot do anything


Şarkıyı hemen aşağıdaki play butonuna basıp dinleyebilirsiniz..



Şarkının herhangi bir klibi yok, fakat yine de ben video olarak dinlemekten zevk alırım arkadaş diyenler buradan youtubedaki videosuna ulaşabilirler..

28 Temmuz 2010 Çarşamba

Californication


Çok garip bir dizi bu dizi Californication.. Yani gunlerdir dogru kelimeleri secemiyorum bu diziyi sizlerle nasıl paylaşayım diye düşünürken. Aşkı anlatıyor desem tam değil, anlatmıyor desem hiç değil. Seks uzerine kurulu desem dogru gibi gozukuyor fakat aslında o kadar dolu bir dizi ki bu, boyle bir sınıflandırma yapmaya içim elvermiyor. Gerçek hayattan bir kesit desem o da değil. Ünlü olmak desem, yazarları anlatıyor desem.. Hiçbiri değil. Olmuyor işte bu dizi hiçbir kategoriye ne yazık ki girmiyor. Sanırım en iyi şöyle özetleyebilirim diziyi: Hank Moody...

X-Files'da ünlenen oyuncu David Duchovny'nin hayat verdiği Hank Moody işte tam böyle ortada kalmıs bir adamdır aslında. Umursamaz, vurdumduymaz gozukse de eski karısına baglılıgını hala koruyan, bir o kadar da cocuguna inanılmaz deger veren mukemmel de bir babadır. Yazmaktan cok da haz etmeyen ama yazmadan da duramayan dolayısıyla yazar olan, kitabının filmi cekilince milyon dolarlar içerisinde yuzmesine rağmen yine de film dogru duzgun cekilmediği için gururuna yediremeyecek kadar gururlu olan garip bir adamdır bu Hank Moody.

3 sezonunu dolduran bu efsane dizi 10 Ocak 2011'de tekrardan sevenleriyle buluşmaya hazırlanıyor.. 3. sezon finalinde çok zor bir halde bıraktığımız Hank'in başına gelecekleri meraklar bekliyoruz. Diziye yeni başlamak isteyen Çok Hücreliler için ise Ocak ayına kadar dizinin ilk 3 sezonunu izleyip yetişmelerini şiddetle tavsiye ediorm..

Dizinin best of videosunu aşagıdan izleyebilirsiniz..

27 Temmuz 2010 Salı

Titanic 2


Evet yanlış okumadınız Titanic 2 diyorum.. Şaka gibi değil mi? Yıllarca dalgası geçildi, yıllarca fanları tarafından komik trailerları hazırlandı, yıllarca hadi ordan denip umursanmadı.. Ama ilginç bir biçimde Titanic 2, 24 Ağustos günü raflardaki yerini alıyor. Yalnızca DVD olarak çıkacak filmin bence beyazperdeye yansımaması ise biz sinemaseverler açısından büyük şans..

Yani batmış bir geminin bile devam filmini çekebiliyorlar, bitmiş bir hikayenin bile bir şekilde adını kullanıp uzerinden prim yapıyorlar ya olacak iş değil çok hücreliler ya.. Çok komik şu film sektörü ve hollywood, çok!!

Başrollerini Bruce Davison ve Brooke Burns'un paylaştığı filmde, bu sefer Titanic'in başına bir tsunami musallat olacak.. Yaratacılık inanılmaz değil mi? Bu adamlar bu fikri bulmak için milyon dolarlarca para alıyorlar, yazık..

Filmin fragmanını alttan izleyebilirsiniz..



24 Temmuz 2010 Cumartesi

Saw VII - 3D


Ailemizin seri katili Jigsaw, serinin yedinci filmiyle muhtemelen son kez ve üç boyutlu olarak geri dönüyor..

Saw'un final sahnesini izlediğim an verdiğim tepki aklımdan hiç çıkmaz ve bir çok kişinin de benim gibi olduğundan eminim. Hikayedeki twistler, son sahne ve de artık epik hale gelmiş bir kapanış müziği...

IMDB'den de anlaşılacağı gibi serinin devam filmleri ilk 2-3 filmin mirasını yemekten öteye geçemediler.

Detaylı incelemek istediğiniz filmin üstüne tıklayabilirsiniz..



Saw


Saw II


Saw III


Saw IV


Saw V


Saw VI


Saw VII
'ye gelirsek, film SAW 3D olarak sinemalarda gösterime girecek. Filmin ilk teaser fragmanı dün yayınlandı. Şu an için gösterim tarihi 22 Ekim 2010 olarak açıklanmış filmin fragmanından benim en çok dikkatimi çeken kısım ise, Jigsaw'un tuzaklarının artık halkın içinde gerçekleşmesi ve arka plandaki insanların bazılarının elinde cep telefonu oldugunu ve başkalarının ölümlerini kaydettiğini görebiliyor olmamız.. Buradan sanırım bize verilmek istenen mesaj yine toplumun yozlaşması üzerine olacak gibi duruyor fakat izleyip görmeden yorum yapmamakta tabii ki fayda var.. Filmin dün yayınlanan teaserını aşağıdan izleyebilirsiniz.. Fragmanda Jigsaw'un beni heyecanlandıran sözü ise "Every master craftsman – and all true geniuses – always save their best – for last." İyi Seyirler =)



19 Temmuz 2010 Pazartesi

Resident Evil: Afterlife


Bu filmi ben uzun zamandır bekliyordum Çok Hücreliler =) Serinin ilk filmi Resident Evil, belki de hayallerimi beyazperdede görmemi sağladığı için, benim çok hoşuma gitmişti. İkinci film Resident Evil: Apocalypse ortalamanın çok uzerinde bir devam filmi olarak göze çarpmış, fakat üçüncü film olan Resident Evil: Extinction ise çok da güzel giden bir serinin içine ağzına yüzüne ehm neyse devam edelim...

Bu filmin önemli olmasını sağlayan 2 büyük nedenden biri de işte bu seriyi nasıl hatırlayacağımız konusu. Bir diğer neden ise bu filmin muhtemelen serinin son filmi olacağı..

Filmlere şu güne kadar getirilen en büyük eleştiriler Resident Evil'ın Video Game fanlarından geliyor. Filmlerde yeteri kadar karakter analizi yapılmadığı, istenilen karakterleri uzun uzun göremedikleri ve oyunlardaki konularla filmin alakasız bir dogrultuda ilerlemesi oyun fanlarının büyük bir kısmının üzerinde durduğu ortak eleştriler olarak göze batıyor.

Ben ise çok fazla Resident Evil oyunu hastası olmadığım için güzel bir aksiyon filminin tadını çıkarmaya çalışanlardanım.. Resident Evil: Afterlife ın beklentilerimizi boşa çıkartmamasını umuyor ve sizi 10 Eylül'de - TR'de vizyon tarihi henüz açıklanmadı- Amerikada gösterime girecek olan filmin fragmanıyla başbaşa bırakıyorum...

Internet bağlantıları iyi olan Çok Hücrelilerin fragmanı HD olarak izlemesini şiddetle tavsiye ediyorum..



Official Movie Site için tıklayınız..


Fotoğraflar için:


Ben resimleri bilgisayarıma indirmek istiyorum ya da daha yakından bakmak istiyorum diyen Çok Hücreliler ise buraya tıklayabilirler...