Zamanın birinde soğuk bir kış sabahı erken saatlerde limanın birinden bir balıkçı filosu denize açılır. Rızklarının peşine giderler. Öğleden sonra büyük bir fırtına kopar ve gece olduğunda balıkçı teknelerinden hiçbirisi limana dönememiştir. Bütün gece boyunca eşler, anneler, çocuklar ve sevgililer ellerini ovuşturup, kaybolan sevdiklerini kurtarması için Allah’a dua ederek liman çevresinde bir geri bir ileri dolanıp dururlar. Bu berbat psikoloji içinde belirsizlik sürerken, bir de liman kenarında bulunan evin birinde yangın çıkmaz mı, erkekler olmadığı için yangını söndürüp evi kurtarmak mümkün olmaz.
Ancak gün ışımaya yakın balıkçı teknelerinin tümü de sağlam olarak limana döner. Fakat orada ümitsiz, buruk bir kişi vardır. Bu kişi yangında evi kül olan adamın eşidir.
Kocası karaya çıkarken şöyle bağırır, "Aman Allah’ım, mahvolduk! Evimiz, içindeki her şeyle birlikte yandı, kül oldu!" Adam ise, kadını şaşırtan şu sözleri haykırır, "O yangına şükürler olsun! Yanan evimizin ışığı sayesinde bütün teknelerle beraber yolumuzu bulabildik ve canlarımız sağ döndük..